Eşya Hukuku

Muhdesatın Aidiyeti Davası

Muhdesat; kelime anlamı itibarıyla sonradan yapılmış, sonradan meydana gelmiş şeyler anlamına gelmektedir.

Ortaklığın giderilmesi veya kamulaştırma davası görülürken davaya konu olan taşınmaz üzerinde bulunan yapının taşınmaz sahibine değil, kendisine ait olduğunu iddia eden kişi tarafından açılan dava ise muhdesatın aidiyetinin tespiti davasıdır. Dava ile yapı sahibi olduğuna dair tespitine karar verilmesini talep edecektir.

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası ile davacı, muhdesatın kendisi tarafından meydana getirildiğini veya muhdesatın kendisine ait olduğunu mahkeme kararı ile tespit eder.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası Niçin Açılmaktadır?

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının niçin ve hangi durumlarda açılmakta olduğunun tespiti için bu davanın açılması ile elde edilmek istenen hukuki yararın ne olduğu açıklanmalıdır.Niteliği itibariyle bir çeşit tespit davası olan muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında bir taşınmaz üzerinde, bu taşınmazın bütünleyici parçası haline gelen yapılar, dikili ağaçlar vb. unsurların kim tarafından inşa edilmiş veya dikilmiş olduğunun yani bu unsurları kimin meydana getirmiş olduğunun tespit edilmesi mahkemeden talep edilir.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasının Hukuki Dayanağı Nedir?

Güncel mevzuat ve yargı kararları da dikkate alındığında muhdesat sahibinin hakkı, ayni bir hak olarak değerlendirilemez; yalnızca ana taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı sahibi olan kimseye karşı kişisel hak olarak ileri sürülebilir. Bu hakkın hukuki niteliği ve ne şekilde kullanılabileceği hususu da Türk Medeni Kanunumuzun 722. maddesi ve devamında düzenlenmiştir.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasında Dikkat Edilmesi Gereken Bazı Detay Hususlar

Muhdesat kelimesi ile taşınmaz üzerinde bulunan her türlü yapıdan söz edildiği de düşünülmemelidir; bu kelime ile anlatılmak istenen şey, yalnızca taşınmaz üzerinde kalıcı olarak meydana getirilmiş olan bina, yapı, ağaç ve bağ gibi unsurlar dikkate alınır. Bunun yanında kolayca sökülebilecek olan yapıların muhdesat olarak kabulü mümkün değildir.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasında Mülkiyet Talebi

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası denilince “aidiyet” kelimesi kimi zaman yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilmektedir.

Bu davada muhdesatın mülkiyetinin tespiti değil, muhdesatın kim tarafından meydana getirilmiş olduğunun tespiti söz konusu olmaktadır. Uygulamada muhdesatın mülkiyetinin tespitine ilişkin olarak açılan davalar bu sebeple reddedilmektedir. Bu durumda Yargıtay uygulamasına göre, mülkiyet talebinin reddine karar verilmesiyle birlikte, “hukuki nitelendirme hakime aittir” düşüncesiyle ve “çoğun içinde az da vardır” ilkesi ile mülkiyet tespitinin aynı zamanda muhdesatı kimin meydana getirdiği hususunun tespitini de içermesi sebebiyle, muhdesatın tespitine dair koşulların varlığı halinde muhdesatın aidiyetine ilişkin karar verilmektedir.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasında Mülkiyet Talebi

Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) Davasında Muhdesatın Tespiti İstemi

Bunun yanında, yukarıda mevzuubahis etmiş olduğumuz gibi, ortaklığın giderilmesi vb. davaların, üzerinde muhdesat mevcut olan taşınmazlara ilişkin olarak açılması halinde: Muhdesata ilişkin uyuşmazlık mahkeme tarafından ön mesele yapılır ve muhdesatın aidiyetinin tespiti ile birlikte paylaştırma muhdesat bedeli de hesaba katılarak gerçekleştirilir.

Muhdesatın Tespiti Davasında Hukuki Yarar

Muhdesatın tespiti davası, en nihayetinde bir çeşit tespit davasıdır. Muhdesatın tespiti davasının, tespit davası niteliğinde olması sebebiyle hukuki yarar şartını sağlaması gerekmektedir. Bu anlamda hakim, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunu tespit etmek durumundadır.Hukuki yarar, dava şartı olup, taraflarca yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde muhdesatın tespiti davasının dava şartı yokluğu gerekçesi ile usulden reddine karar verilir.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasını Kim Açar?

Muhdesatın aidiyeti davasını, tapuda taşınmazın malik olmayan(ortaklığın giderilmesi vb. haller hariç) ancak taşınmaz üzerinde kalıcı olarak yer alan muhdesatı meydana getiren kişi açacaktır.

Yukarıda detaylı olarak bahsetmiş olduğumuz gibi, ortaklığın giderilmesi halinde tapuda paylı mülkiyet veya elbirliğiyle mülkiyet ile hak sahibi olarak malik olan kişi de muhdesatın aidiyetinin tespitini talep edebilir, böylece muhdesatın kendisi tarafından meydana getirildiğinin tespiti ile birlikte ortaklığın giderilmesi sonucunda elde edeceği payında da muhdesat oranında değişim olacaktır.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası Kime Karşı Açılır?

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, muhdesatın davacıya ait olduğunu kabul etmeyen tüm tapu kayıt maliklerine karşı açılmalıdır.

Muhdesatın davacıya ait olduğunu açıkça beyan eden ortaklar veya tapu kayıt malikleri aleyhine muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılamaz. Hemen belirtelim ki; muhdesatın davacıya ait olup olmadığı konusunda açık bir beyanda bulunmayan tüm tapu kayıt maliklerine karşı bu dava açılmalıdır.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasında Görevli Mahkeme ve Yetkili Mahkeme

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasına bakmaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesi olarak belirlenmiştir.

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında yetkili mahkeme, muhtesatın bulunduğu yerdeki mahkemedir.

Muhdesatın Tespiti Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları

 

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi Esas: 2021/12187, Karar: 2021/13501

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki davada … 7. Asliye Hukuk ile … Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanun’un 36/3. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

– KARAR –

Davacı vekili dava dilekçesi ile birlikte, … İli, … İlçesi, … … Mahallesi, Köy Keleri mevkiinde bulunan 7 dönüm arazinin hazine arazisi olduğunu, ancak davacının babası zamanından bu yana ailesi tarafından kullanıldığını, bahse konu arazinin sarp bir yer olduğu için zamanında tapuya geçirilmediğini, ancak tüm köyün bu arazinin davacı ve ailesi tarafından tarımda kullanıldığını bildiğini, bu arazi üzerindeki ağaçların davalı şirketler tarafından baraj yapımı esnasında önce su altında bırakılarak tahrip edildiğini, daha sonra da izinsiz ve usulsüz şekilde kesildiğini, her ne kadar bahse konu 7 dönümlük arazinin hazine arazisi olsa da üzerindeki meyve ağaçlarının mülkiyetinin davacıya ait olduğunu, belediyece dava konusu yerle ilgili bir kamulaştırma kararı bulunmadığı gibi bahse konu arazinin üzerindeki 200 ağacın kullanılmasına ve kesilmesine yönelik davacının rızasını gösterir bir belge ya da bu yerlerin işgali nedeniyle davacıya yapılmış bir ödeme de bulunmadığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin istek hakkı saklı kalmak kaydıyla bahse konu yerde bulunan 7 dönümlük bahçedeki 200 adet incir, dut, nar, asma, çıtımık gibi meyve ağaçlarının baraj yapımı esnasında kesilmesinden kaynaklanan zarar nedeniyle şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın müdahale tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

… 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce, dava dilekçesi ile ağaçların davalılarca kamulaştırılmaksızın kesildiğinden maddi zararının oluştuğunu iddia edildiği, davanın kamulaştırmasız el atma sebebine dayalı tazminat davası olarak açılmış olmasına karşın hukuki nitelemenin hakime ait olduğu, bahse konu taşınmazın hazine adına kayıtlı olduğunun davacı tarafça bildirilmesi ve hazine adına kayıtlı taşınmaz üzerindeki ağaçları da kendisinin diktiğinden bahisle bedellerini talep etmesi nedeniyle tazminat talebinin içerisinde “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereği muhtesat aidiyetinin tespiti talebinin de olduğu, muhtesat aidiyetinin tespiti talepli davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerektiği, bu haliyle davaya bakmakla yetkili mahkemenin … Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.

… Asliye Hukuk Mahkemesi’nce ise, dava konusunun haksız fiilden doğan bir dava olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun haksız fiilden doğan davalarda yetki başlıklı 16.madde ile haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin de yetkili olduğunun hükme bağlandığı, iş bu davadaki yetkinin HMK 16. maddede belirtildiği üzere seçimlik yetki olup, kesin yetki olmadığı ve davalıların süresinde yetki itirazında bulunmadıkları gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 684/1. maddesi hükmüne göre, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Aynı Kanun’un 718. maddesine göre ise, arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. 22/12/1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı üzere eşya hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir.

Somut olayda, dava konusu ağaçların bulunduğu taşınmazın … ili, … ilçesinde bulunduğu anlaşılmakla uyuşmazlığın … Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 22/11/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Sonuç

Ortaklığın giderilmesi veya kamulaştırma davası görülürken davaya konu olan taşınmaz üzerinde bulunan yapının taşınmaz sahibine değil de siz aitse ve bu konuda hangi davayı açmanız gerektiğini nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini bilmiyorsanız uzman kadromuz ile Ekin Hukuk olarak yanınızdayız.

Sık Sorulan Sorular

Muhdesatın aidiyeti davası hangi durumlarda açılır?

Muhdesatın tespiti davası kural olarak sınırlı hallerde açılabilir. Dava açmakta güncel bir hukuki yararın bulunması gerekir.

Muhdesatın aidiyeti davası her zaman açılabilir mi?

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının sınırlı hallerde açılabileceği kabul edilmiştir. Bunun için özellikle hukuki yararın varlığı mevcut olmalıdır.

Muhdesatın aidiyeti davası nasıl ispat edilir?

Davacı, iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Söz konusu taşınmaz üzerinde bulunan bütünleyici parçaların kendisinin olduğunu iddia eden davacı, mahkemeye sunacağı deliller ile kanıtlamalıdır.

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Ezgi DEMİROCAK

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu