Ceza Hukuku Özel Hükümler

Dolandırıcılık Suçu ve Cezası (TCK m. 157)

Dolandırıcılık suçu, bir kimseyi hukuka aykırı bir davranışla aldatarak onun malvarlığına zarar verme veya başkasının malvarlığına haksız bir yarar sağlama eylemidir.

Dolandırıcılık suçu, kişileri aldatarak onların malvarlığına zarar verme veya kendi çıkarları için haksız bir yarar sağlama eylemini ifade eder. Dolandırıcılık suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesinde düzenlenmektedir ve cezası hapis cezasıdır.

Dolandırıcılık Suçunda Korunan Hukuki Değer

Bu suçun koruduğu hukuki değer malvarlığıdır, fakat bireyin irade özgürlüğü de korunur. Bu nedenle, suçla birden fazla hukuki değerin korunduğu söylenebilir, ancak malvarlığı bu suçta daha önemli bir yere sahiptir.

Bu durum, kanunda “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlendiği için de açıkça görülmektedir.

Dolandırıcılık Suçunda Fail ve Mağdur

Dolandırıcılık suçu, faili herhangi bir kişi olabilen genel bir suçtur. Yani, herhangi bir kişi malvarlığına karşı dolandırıcılık suçu işleyebilir. Suçun failiyle ilgili herhangi bir özellik belirtilmemiştir.

Bu suç tipinin bazı hallerinde cezayı ağırlaştıran koşullar bulunmaktadır. Tacir veya şirket yöneticisi olan kişiler, kooperatif yöneticileri ve serbest meslek sahibi kişiler, bu suçu işlerken cezayı ağırlaştırıcı hükümlerle karşılaşabilirler. Ayrıca kamu görevlileri, görevlerinin sağladığı güveni kötüye kullanarak hileli davranışlarla bir kimseyi kandırarak veya vaatte bulunarak, irtikap suçunu işleyebilirler.

Suç mağdur bakımından bir özellik göstermez ve gerçek kişilerin malvarlığı zarar görenleri olarak kabul edilmesi öngörülmüştür.

Tüzel kişiler ise ancak suçtan zarar gören olarak kabul edilebilirler. Bu nedenle, tüzel kişilerin bu suçun mağduru olarak kabul edilebilmesi için malvarlıklarının zarar görmesi gerekir.

Dolandırıcılık Suçunda Eylem

Dolandırıcılık suçu için, belirli bir eylemin varlığı gerekmektedir. Bu eylem, hileli davranışlarla bir kişiyi aldatmak ve mağdurun veya başkasının zararına olarak kendisine veya başkasına bir yarar sağlamaktır.

Bu şekilde aldatma eylemi, suçun hareket kısmını oluştururken, zararın oluşumu ve yarar sağlanması ise suçun netice kısmını oluşturmaktadır. Bu suçun işlenmesi için, mağdurun malvarlığına zarar verilmesi gerekmekte, tüzel kişiler ise zarar gören olarak kabul edilebilir.

Dolandırıcılık Suçuna Etki Eden Faktörler

Dolandırıcılık suçu, birçok farklı şekilde işlenebilen bir suçtur ve suça etki eden birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerin bazıları suçun hukuki niteliğine, ceza miktarına ve suçun işleniş biçimine etki edebilir.

Öncelikle, suça etki eden faktörlerin başında kullanılan hileli yöntemler gelir. Dolandırıcılar, genellikle mağduru aldatmak için yalan söyleyebilir, yanıltıcı beyanlar verebilir, sahte belgeler sunabilir veya çeşitli manipülasyonlar yapabilirler. Bu hileli yöntemler suçun işleniş biçimine göre değişebilir.

Diğer bir faktör ise suçun işlenme şeklidir. Dolandırıcılık suçu, çeşitli işletmeler veya finans kurumları üzerinden gerçekleştirilebilir. Bu nedenle, suçun işlenme şekli, mağdurun kimliği ve dolandırıcının kullandığı yöntemlere göre değişebilir.

Ayrıca, suça etki eden faktörlerden biri de suçun işlenme amacıdır. Dolandırıcılık suçu, genellikle maddi kazanç sağlamak amacıyla işlenir. Ancak, bazı durumlarda dolandırıcılar başka amaçlarla da suç işleyebilirler.

Örneğin, bazı dolandırıcılar, mağdurların kişisel bilgilerini ele geçirmek veya çeşitli amaçlarla kullanmak için dolandırıcılık yöntemlerini kullanabilirler.

Son olarak, dolandırıcılık suçunda suça etki eden faktörlerden biri de suçun işlenme yöntemi ve ortamıdır. Suçun işlendiği yer, suçun işlenme zamanı ve suçun işlenme yöntemi, suçun hukuki niteliğine ve ceza miktarına etki edebilir.

Tüm bu faktörler, dolandırıcılık suçu için tipik olarak ele alınır ve suçun işleniş biçimine, mağdurun kimliğine ve dolandırıcının kullandığı yöntemlere göre değişebilir. Bu nedenle, dolandırıcılık suçuyla ilgili davalar, her bir vakaya özgü olarak ele alınmalı ve çözümlenmelidir.

Dolandırıcılık Suçunun Manevi Unsuru

Dolandırıcılık suçu, genel kast kapsamında yer alır. Bu da demektir ki, suçu işleyen kişinin hileli bir davranışla bir başkasını aldatarak, zarar verme niyetiyle hareket ettiği ve kendisine veya bir başkasına yarar sağlamayı istediği bilinciyle eylemi gerçekleştirdiği kabul edilir.

Yani, failin ne yaptığının farkında olduğu ve suçu işlerken kasıtlı hareket ettiği varsayılır. Bu nedenle, dolandırıcılık suçunda kasıt unsurunun bulunması zorunludur.

Dolandırıcılık suçu genel kastla işlenir, yani failin özel bir kastının olması gerekmez. Failin, hileli davranışlarla bir kişiyi aldatarak kendisine veya başkasına yarar sağlama bilinci ve isteği varsa, dolandırıcılık suçu işlemiş olur. Suç tipinde bu konuda özel bir açıklık olmadığından, suçun olası kastla da işlenebileceği kabul edilmektedir. Bu durumda, suçun ceza miktarı indirilebilir.

Dolandırıcılık Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebepleri

TCK’da belirli akrabalık ilişkileri şahsi cezasızlık sebebi veya fiili şikayete tabi hale getiren ve cezayı hafifleten şahsi bir sebep olarak kabul edilir.

Hırsızlık suçu örneğinde, haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmedilmez (TCK m. 167/1). Ancak bu durumun bazı istisnaları da bulunmaktadır, örneğin hırsızlık suçunun niteliği veya işlenme şekli gibi unsurlar cezai sorumluluğu etkileyebilir.

Eşler arasında ayrılık kararı verilmiş olması veya aynı konutta yaşamama durumu söz konusu olduğunda, bu suçun işlenmesi halinde ilgili akraba hakkında cezaya hükmedilmez. Ancak aynı konutta yaşayan kardeşlerden biri veya akrabalardan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımları zarar görmüşse ve suç şikayet üzerine işlenmişse, ceza yarısı oranında indirilir. Bu durumda, Türk Ceza Kanunu m.167/2 hükmü uyarınca akrabalık ilişkisi sebebiyle cezanın indirilmesi söz konusudur.

Dolandırıcılık Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebepleri

 

Dolandırıcılık Suçunda Teşebbüs

Dolandırıcılık suçunda, failin hileli davranışları ile icra hareketleri başlamış ve suça teşebbüs mümkün hale gelmişse, suç tamamlanmadan önce yakalanması durumunda tam teşebbüs, yakalandıktan sonra ise eksik teşebbüs hükümleri uygulanmaz.

Bu nedenle suçun tamamı veya kısmen gerçekleşmiş olması ayrımı yapılmaksızın, TCK m.35/2 uyarınca failin cezası meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre belirlenir.

Dolandırıcılık suçunun tamamlanması için failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlaması gereklidir. Ancak fail, suç yolundan geri dönüp gönüllü vazgeçse bile, daha önce yaptığı fiillerin başka bir suçu oluşturduğu durumlarda cezalandırılabilir.

Örneğin, sahte belge kullanmak gibi bir suçun işlenmesi durumunda, dolandırıcılık suçundan vazgeçilse bile sahte belge kullanmak suçundan ceza verilebilir.

Dolandırıcılık Suçunda Etkin Pişmanlık

TCK m. 53/2 uyarınca dolandırıcılık suçu tamamlandıktan sonra etkin pişmanlık yoluyla ceza indirimi mümkündür. Ancak, kovuşturma başlamadan önce pişmanlık gösterilmesi gerekmektedir.

Pişman olan fail, azmettiren veya yardım eden, mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen giderirse, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilebilir.

5271 sayılı CMK’ya göre, kovuşturma evresi iddianamenin kabulüyle başlar ve hükmün kesinleşmesiyle sona erer. Dolayısıyla, soruşturma evresinde dahi olsa failin, suçu işlediğini kabul edip pişmanlık göstermesi halinde, mahkemece ceza indirimi yapılabilecektir. Ancak, pişmanlık göstermenin ve ceza indirimine hak kazanmanın şartları kanunda belirtilmiştir.

Eğer bir suç işledikten sonra kişi pişman olur ve kovuşturma başladıktan sonra etkin pişmanlık gösterirse, hüküm verilmeden önce cezasının yarısına kadarı indirilebilir. Kısmi geri ödeme veya tazminat durumunda da etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir, ancak mağdurun rızası da gereklidir. Ancak tam geri ödeme veya tazminat durumunda rıza gerekli değildir. Bu durumlar 5271 sayılı CMK’nın 168/1, 2, 4 maddelerinde düzenlenmektedir.

Dolandırıcılık Suçuna İştirak

Bu suça iştirakin her şekli mümkündür. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, sadece haksız menfaat sağlanmış olması suçun hareket kısmına iştirak edilmediği sürece cezalandırılamayacağıdır.

Dolandırıcılık suçunun işlenmesine katılan kişinin, sadece haksız menfaat elde edilmesinde yardımcı olduğu ancak suçun işlenmesinde doğrudan bir rolü olmadığı durumlarda, suçun hareket kısmına iştirak etmediği kabul edilir ve cezalandırma bu nedenle mümkün olmaz. Ancak suçun işlenmesinde doğrudan bir rolü olan kişiler ise, suça iştirak ettikleri için cezalandırılır.

Dolandırıcılık Suçunda İçtima

Zincirleme suç kavramı, aynı suçu birden fazla kez işleyen kişilerin her bir fiilinin ayrı ayrı değil de bir bütün olarak değerlendirilmesi anlamına gelir.

Dolandırıcılık suçu için bu durumda birden fazla dolandırıcılık fiilinin aynı mağdura karşı işlenmiş olması gerekir. Ancak eğer tek bir dolandırıcılık fiili birden fazla kişiye karşı işlenmişse, yani farklı mağdurlar varsa, o zaman m.43/2’ye göre zincirleme suç hükümleri uygulanır.

Evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık fiillerinin birlikte işlenmiş olması durumunda ise her iki suçtan ayrı ayrı ceza verilir ve gerçek içtima kuralı uygulanır. Yani iki suçun cezaları ayrı ayrı hesaplanır ve en ağır olan ceza uygulanır.

Dolandırıcılık Suçunda Yaptırım

Türk Ceza Kanunu’na göre dolandırıcılık suçunun basit şekli bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Suçun nitelikli olarak işlenmesi halinde üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hallerde hapis cezasının alt sınırı iki yıldan, adlî para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin katları.

Hukuki bir ilişkiye dayalı olarak bir alacağın tahsili amacıyla dolandırıcılık yapılırsa, verilecek ceza bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır. Bu durumda suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır. Bu durumda suçun basit veya nitelikli hali arasında bir fark yoktur. Son olarak, dolandırıcılık suçlarından haksız menfaat elde eden tüzel kişiler, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine tabidir. Tüzel kişiler için özel güvenlik önlemleri, izinlerin iptalini ve el koymayı içerir.

Dolandırıcılık Suçunda Muhakeme

Dolandırıcılık suçu re’sen soruşturulur ve kamu davası açılır. Ancak, madde 159’a göre dolandırıcılık suçunun bir hukuki ilişkiye dayalı alacağın tahsili amacıyla işlenmesi veya madde 167/2’ye göre fail ile mağdur arasında akrabalık ilişkisi bulunması durumunda suç şikayete bağlı hale gelir ve tarafların uzlaşması halinde dava düşebilir.

Dolandırıcılık ve yağma gibi suçlarda, şüpheli veya sanığın suçtan elde edildiği düşünülen taşınmaz, hak ve alacaklarına el konulabilir. Bu durum, suç soruşturması ve kovuşturması devam ederken geçici bir tedbir olarak uygulanabilir.

El konulan malların idaresi genellikle devlet tarafından üstlenilir ve suçun işlenmesinden kaynaklanan zararın tazmini için bu malların satışı veya müsadere edilmesi söz konusu olabilir. Ancak, el koyma işlemi sırasında şüphelinin veya sanığın masumiyeti ve kişisel hakları da korunur.

Dolandırıcılık Suçunda Görevli Mahkeme

Bu suç bakımından asliye ceza mahkemesi görevlidir.

Ekin Hukuk Bürosu olarak; suçun mağduru veya faili olmanız halinde sürecin takibini gerçekleştirebiliriz. Ceza hukuku alanında uzman avukat kadromuzla görüşmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz. 

Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu