Ceza Hukuku Özel Hükümler

Kasten Yaralama Suçu ve Cezası (TCK m. 86-87)

Kasten Yaralama suçu ve cezası, Türk Ceza Kanunu’nun 86 ve 87. maddelerinde düzenlenmiştir.

İçindekiler

İcrai (Müsbet) Davranışla Kasten Yaralama

İcrai hareketle insan yaralama Kanunun 86-87. maddelerinde düzenlenmiştir. Suçun temel şekli başkasının vücuduna acı vermek, sağlığını ya da algılama yeteneğini bozmak veya basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilecek derecede yaralamaktır (m. 86/1-2). Ancak her dört durumda da geçicilik söz konusudur. Çünkü sürekli haller ağırlatıcı sebep olarak düzenlenmiştir.

Yaralama suçlarını herkes işleyebilir. Herkes yaralama suçlarının mağduru olabilir. Yani herkes fail, herkes mağdur olabilir.

Yaralamanın, mağdurun sağlığı üzerindeki etkisini soruşturma aşamasında hükümet tabibi veya adli tabip veya yaralı hastaneye kaldırılmış ise hastanenin verdiği rapor (bilirkişi) üzerine Cumhuriyet savcısı, yargılama aşamasında ise hüküm vermeden önce mahkeme Adli tıp (bilirkişi) aracılığı ile belirleyecektir.

Kanun kasten yaralama suçunu neticenin ağırlığına göre ikiye ayırmıştır. Normal düzeyde insan yaralama, hafif düzeyde insan yaralama.

Kasten Yaralama Suçunun Maddi Unsuru

Yaralama başkasının vücuduna karşı bir etkili eylemde bulunarak ona acı vermek veya sağlığını bozmaktır.

Yaralama suçları, elverişli olduklarında, maddi, manevi her çeşit vasıta ile de işlenebilen suçlardır.

Maddi vasıtalar, ifadelerini çoğu zaman insan vücuduna karşı yapılmış şiddette bulurlar. Bunun sonucu dokular yırtılır, vücuttaki kemikler kırılır. Mağdurun sıhhati bozulur ve hasta olur, algılama yeteneği zayıflar veya ortadan kalkar.

Maddi vasıtalarla yaralama, şiddetsiz de olabilir. Meselâ cinsel birleşme ile mağdura bir hastalık geçirilmesinde durum budur.

Yaralamayı manevi vasıtalarla da işlemek mümkündür. Ciddi bir tehdidin akli dengede yarattığı rahatsızlık halinde manevi vasıtalarla işlenmiş bir yaralama söz konusu olur.

Yaralama maddî veya manevi vasıtalar, ihmali veya icrai hareketlerle vücut bütünlüğünün bozulmasına, sıhhatinin veya algılama yeteneğinin bozularak hastalanmasına sebebiyet vermektir.

Yaralama tıbbî bir olgu olup, fiziki olabileceği psişik de olabilir. Mağdurun durumuna göre yaralama basit (hafif) yahut ağır, sayılabilir.

Vücuda acı verilmesinden maksat, o kimseye bedensel, cismani bir zarar vermektir, yani az veya çok o kimsenin canını acıtmaktır. Bir hareket, örneğin saç, tırnak, vs. kesmek, vücuda acı vermiyorsa, organizmanın fonksiyonunun azalması da söz konusu olmadığı için elbette o hareket başka bir suç olabilir, ancak yaralama olmaz.

Sağlığın bozulmasından, genellikle organizmanın işlevini önemli ölçüde azaltan akut veya kronik, yaygın veya mevzii patolojik değişiklik anlaşılmaktadır.

Algılama yeteneğinin bozulmasından, anlama ve isteme yeteneğinin geçici veya sürekli olarak azalması veya ortadan kalkması da içinde olmak üzere, akli melekelerin tamamen veya kısmen, geçici veya sürekli olarak bozulması anlaşılmalıdır.

Kasten Yaralama Suçunda Nedensel Bağ

Bazen yaralama neticesi veya ağır netice birkaç kişinin hareketi veya bilinmeyen, öngörülemeyen olguların katkısıyla gerçekleşebilir. Bu durumda hangi failin sorumlu olacağı sorunu ortaya çıkacaktır.

Mesela X isimli şahıs Y isimli şahsa bir tokat atmış ve Y isimli şahıs bitkisel hayata girmiş olsun, yapılan tıbbi incelemede Y’nin esasen ileri derecede kanser olduğu ve bu nedenle bitkisel hayata girdiği anlaşılsın. Fail mağdurun kanser olduğunu biliyorsa netice sebebiyle ağırlaşan bu durumdan sorumlu olacaktır. Bilmiyorsa, bir tokat nedeniyle insanın bitkisel hayata girmesi öngörülemeyeceğine göre sadece yaptığı fiilin neticesi kadar, yaralamadan sorumlu olacak ağır neticeden sorumlu olmayacaktır. Çünkü mağdurun kanser olması failin hareketi ile ağır netice arasındaki nedensel bağın gerçekleşmesini engellemiş ancak yeni bir nedensel bağın oluşumuna sebebiyet vermiştir.

Bu suçta iştirak herhangi bir özellik göstermemektedir.

Kasten Yaralama Suçunda Manevi Unsur

Kasten işlenebilen bir suçtur. Ancak kast doğrudan kast şeklinde gerçekleşebileceği gibi dolaylı veya olası kast şeklinde de gerçekleşebilir.

Fail mağdurun vücut tamlığına zarar verebileceğini, onu hasta edebileceğini bilmesi ve öngörmesine rağmen fiili yapmalıdır.

Eğer fail fiilî öldürme kastı ile yapmış ancak neticede fail sadece yaralanmışsa fail adam öldürmeye teşebbüsten sorumlu olacaktır. Bu durumda yaralama suçu adam öldürme suçu içinde erimektedir.

Bazen bir fiilin yaralama amacıyla mı yoksa adam öldürmek amacıyla yapıldığını belirlemek kolay olmayabilir. Gerçekten fail hasmını öldürmek amacıyla ateş etmiştir. Ancak mağdur kalçasından yaralanmıştır. Bu durumda failin öldürmek amacıyla mı yoksa yaralamak amacıyla mı ateş ettiğini belirlemek bir sorundur.

Bu gibi hallerde fail hangi niyetle fiili yapmıştır, fiil hangi niyeti yansıtmaktadır.

Öncelikle bunlara bakmak, daha sonra da fail ile mağdur arasındaki ilişkiye husumetin nedenine, failin hedefine, yaralama yerine, silahın doğrultusuna, fail ile mağdur arasındaki mesafeye, silahın cinsine bakmak gerekir.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu 1970 tarihli kararında fiilin adam öldürmeye teşebbüs mü yoksa yaralama mı oluşturduğunu belirlemek için açıklanan kriterlere başvurulması gereğine işaret etmektedir (C.G.K. 19.1.1970/1968/596-1970/19)

Yargıtay uygulamada bu ölçütlere bakmakta failde adam öldürme niyetini sabit göremediği zaman yaralama niyetinin varlığını kabul etmektedir. Aslında bu çözüm ağır suçun işlendiğinin sabit olmaması halinde hafifin işlendiğinin sabit olduğunu kabul etmekten başka bir şey değildir.

Kasten Yaralama Suçunda Manevi Unsur

Kasten Yaralama Suçunun Tamamlanması

Yaralamaya bağlı olarak bir kimseye bedeni zarar ve acı verilmesi, sıhhatinin bozulması, algılama yeteneğinde bozulma sonucu mağdurun hasta olması, günlük iş ve sanatını icra edemez hale gelmesiyle suç tamam olur.

Yaralamanın ağır ve hafif dereceleri 86 ve 87. maddelerde belirtilmiştir. Bu derecelerde belirtilen suçların tamamlanmış sayılması için maddeler kapsamlarını oluşturan fiillerin gerçekleşmeleri gerekir.

Kasten Yaralamaya Teşebbüs

Her şeyden önce teşebbüs için fiilin herhangi bir maddi netice doğurmaması gerekir. Fiil maddi netice doğurursa teşebbüs mümkün olmaz. Çünkü yaralamalarda sorumluluğu netice belirler.

Yaralamaya teşebbüsün mümkün olup olmadığı tartışmalıdır. Hâkim fikre göre hafif yaralamalara teşebbüs mümkün buna karşılık ağır yaralamalara teşebbüs mümkün değildir. Ancak bazılarına göre her iki türüne de teşebbüs mümkündür.

Teşebbüsün yaralamanın hafif haline mümkün olması failin fiili ile hiçbir neticeyi gerçekleştirmiş olmadığı, dolayısıyla kişi üzerinde tıbbi müdahaleyi gerektiren bir durumun bulunmadığı, bu halde de suçun takibinin mağdurun isteği ile mümkün olduğu, öyleyse şikâyet olduğunda ancak teşebbüsün düşünülebileceği fikrine dayanmaktadır.

Esas olan suçun basit şekline teşebbüs edileceği olmakla birlikte, biz, kasten yaralama suçunun başka suçlarda olmayan yapısal özelliğini göz önünde tutarak, suçun ancak hafif biçimine teşebbüsün mümkün olduğunu düşünebiliriz.

Kasten Yaralama Suçunda Hukuka Uygunluk Sebepleri

Yaralamanın cezalandırılması için tüm diğer suçlar gibi fiil hukuka aykırı olmalıdır. Eğer olayda hukuka uygunluk sebepleri varsa fiil suç değildir.

Yaralamalarda mağdurun rızası, tıbbî müdahaleler ve sportif faaliyetler fiilî hukuka aykırı olmaktan çıkarmakta, hukuka uygun hale getirmektedirler.

Kasten Yaralama Suçunda Mağdurun rızası

Tıpkı insan öldürmelerde olduğu gibi prensip olarak yaralamalarda da rıza geçerli değildir. Rızanın varlığı müessir fiilî hukuka uygun hale getirmez.

Kişinin kendi kendisini sakatlaması veya kendisine herhangi bir yara açması kanun tarafından cezalandırılmış değildir.

Kişinin rızasıyla da olsa başkalarının kişi üzerine etkili eylem yapmaları, organlarının fonksiyonlarını yerine getiremez hale getirişleri de suçtur. Rıza burada da geçersizdir.

Bu konuda başkalarının müdahalelerinin hukuka uygunluk sebebi olmasının nedeni tıbbî müdahalelerle estetik ameliyatlardır. Eğer mağdurun rızası varsa estetik ameliyatlar yaralama suçunu oluşturmazlar.

Mağdurun rızası bir başka açıdan da önemli olup fiili suç olmaktan çıkarmaktadır. Tıbbın ilerlemesi organ nakillerini kolaylaştırmıştır. Gerçekten şifa ve hayat kurtarmak amacıyla organ bağış ve nakilleri de fiili suç olmaktan çıkarmaktadırlar. Yeter ki organ vermenin amacı başkasına hayat vermek, sağlığını kazandırmak olsun. Ancak fiilin suç olmaması için vericinin hayat fonksiyonlarının icrasına zarar gelmemesi gerekir. Çünkü hukuk düzeni hiçbir zaman kişiden, başkası için kendisini feda etmesini istemez.

Kasten Yaralama Suçunda Tıbbî müdahaleler

Doktorların tıbbî nedenlerle müdahaleleri, ameliyatları da hukuka uygunluk sebebidir. Genel olarak müdahale hakkı doktorlara aittir. Doktor olmayanların müdahaleleri yaralama suçunu oluşturur.

Ancak doktorlar bir doktordan beklenen ustalığı göstermek, acemilik etmemek, dikkatli ve tedbirli olmak zorundadırlar.

Müdahaleyi hukuka uygun hale getiren şey, bir açıdan mağdurun rızası, diğer açıdan doktor için hakkın icrası, bir başka açıdan da hayat kurtarma amacıdır.

Ancak mağdurun hastanın rızası yoksa doktor müdahale ederek vücut üzerinde herhangi bir operasyon yapamaz. Yaparsa suç olur.

Eğer hasta için hayati bir tehlike (ölüm tehlikesi) doğmuşsa doktor, hatta hastayı kurtarabilecek herhangi bir kimse müdahale ederek ölümden kurtarmak zorundadır.

Kasten Yaralama Suçunda Sportif faaliyetler

Sportif faaliyetler de müessir fiili hukuka uygun hale getirirler. Sportmenler spor yaparken spor yapma hakkını icra etmektedirler. Oyunun kuralları içinde kalmak kaydıyla vurulan karşılıklı darbeler müessir fiili oluşturmazlar. Çünkü boks gibi sporların mahiyeti esasen yaralamadan ibarettir.

Sporcu oyunun kuralları dışına iki şekilde çıkabilir. Kasıtlı veya taksirli bir hareketle. Kasıtlı hareketin suç olmasında şüphe yoktur. Hakemin düdüğü çalmasından sonra boksörün karşı tarafa yumruk atmasında olduğu gibi.

Hakkın icrasında ve spor faaliyetlerinde sınırın aşılması taksirli hareket ile gerçekleşebilir. Gerçekten bir sporcu normal bir sporcunun yapmayacağı bir hareket yaparak bir kişiyi yaralayabilir. Topa vurmak isteyen futbolcunun karşı takımın oyuncusunun bacağına tekme atarak kırılmasına sebep olma veya kafa kafaya çarpışmada olduğu gibi.

Atılan tekme normal bir futbolcunun yapmayacağı bir hareket ise fiil dikkatsizlik ve özensizlik ile yapıldığı için taksirle yaralama teşkil edecektir veya oyun kuralları dışında oyun ile alakası olmayan bir şekilde kasten tekme atarak karşı takımın oyuncusunu yaralamak durumunda kasten yaralamadan sorumlu olacaktır.

Mağdurun Şikayetine Bağlı Kasten Yaralama Suçu (86/2)

TCK, iki suçu ayırt etmekte ölçü olarak, “fiilin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilecek ölçüde hafif olması” kriterini getirmiştir. Ne “basit bir tıbbi müdahale”, ne de “hafif olma” terimi nesneldir. Hekime güvenmek başka şeydir, hekimi keyfiliğe sürüklemek başka şeydir. Kanun, koyduğu nesnel olmayan ifade ile hekimleri kararlarında keyfiliğe sürüklemiştir.

Kasten Yaralama Suçunun Cezası

Kasten yaralamanın temel şeklinin cezası bir yıldan üç yıla kadar hapistir (m. 86/1). Hafif yaralama halinde dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır (m. 86/2). Kadına karşı yapıldığında alt sınır altı aydır (m. 86/2 son cümle).

Kasten Yaralama Suçunun Cezası

Kasten İnsan Yaralama Suçunda Cezayı Ağırlaştıran Nedenler

Kasten yaralama suçunun ağırlatıcı sebepleri fail ile mağdurun kan bağı, hukuki veya mağdurun fiziki ve ruhî durumundan mağdur ve failin sıfatından ve kullanılan vasıtadan kaynaklanmaktadır.

Failin kastı ağırlatıcı sebebi kapsamaktadır.

Kasten Yaralama Suçunda Mağdurun Üstsoy, Altsoy, Eş, Boşandığı Eş veya Kardeş Olması

Üstsoydan anne-baba, büyük baba-büyük anne, büyük dede, büyük anne anlaşılır.

Altsoydan oğul veya kız (birinci dereceden çocuklar), torunlar, kü­çük torunlar anlaşılır.

Mağdurun karı veya koca olması da ağırlatıcı sebeptir. Failin mağdurun kardeşi olması da ağırlatıcı sebeptir.

Mağdur ile failin yakınlığı Medeni Kanun hükümleri ve nüfus ka­yıtlarından anlaşılır.

Kasten Yaralama Suçunun Beden veya Ruh Bakımından Kendisini Savunamayacak Durumda Bulunan Kişiye Karşı İşlenmesi

Kişi yaşlılığı, küçüklüğü veya hastalığı dolayısıyla kendisini savunamaz. Kendini savunamayacak derecede sarhoş olanları da burada mütalaa etmek gerekir.

Kasten Yaralama Suçunun Kamu Görevlisine Karşı İşlenmesi

Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle yaralanması ağırlatıcı sebep sayılmıştır. Gerçekten kamu görevlisi görevi nedeniyle yaralama fiiline maruz kalabilir.

Yaralandığında halen görevde olabilir. Önceden emekli olmuş da bilir. Emekli bir polis memurunun eski bir tarihte hırsızlık yapan birisini yakalaması nedeniyle dövülmesi gibi örnekler verilebilir.

Yaralama fiili görev esnasında olduğu gibi görev haricinde de olabilir. Hacze gelen icra memurunun haczedilecek mallar listesini yaparken dövülmesi gibi.

Kasten Yaralama Suçunun Kamu Görevlisinin Sahip Bulunduğu Nüfuzu Kötüye Kullanarak İşlemesi

Kamu görevi hem görevlinin kendi şahsında ve hem de vatandaş gözünde görevliye bir güç verir.

Burada söz konusu olan herhangi bir kamu görevlisinin görevinin kendisine sağladığı güven, üstünlük duygusu ve manevi güçle insan yaralamasıdır. Bir vali veya kaymakamın veya yargıç veya savcı, polis, askerin bir vatandaşı yaralaması gibi. Bu yaralama görev anında olabileceği gibi görev haricinde de olabilir. Ancak her durumda kamu görevlisi kuvvet kullanma yetkisine sahip olmayıp yaptığı fiil hukuka aykırıdır.

Kasten Yaralama Suçunun Silahla İşlenmesi

Yaralama suçunda silahın araç olarak kullanılması ağırlatıcı sebeptir.

Kanuna göre silah ya kesici, delici, yırtıcı, ezici bir araç veya alet ya da kimyasal biyolojik bir maddedir. TCK madde 6 hükmü çerçevesinde sorun çözülecektir.

Bir araç veya maddenin silah kapsamına girip girmeyeceğini mah­keme belirleyemez. Çünkü teknik bilgi gerektiren bir konu olup bilir­kişiye sorar.

Silahın kabı veya kabzası, sapı silah sayılmaz; kesici, delici, yırtıcı tarafı silah sayılır. Yargıtay penseyi silah saymış, av tüfeği dipçiğini, tabanca kabzasını silah saymamıştır.

Kasten Yaralama Suçunun Canavarca Hisle İşlenmesi

Yaralamanın vahşi duygularla gerçekleştirilmesi. Vücuda vurulan bıçak darbeleri, darbelerle beraber burun, kulak kesilmesi, gözlerin oyulması gibi.

Kasten yaralamanın temel halinde ve ağırlatıcı sebepleri gerçekleşmiş ise takibat resen yapılır. Basit tıbbi müdahale ile giderilecek yaralama halinde (hafif yaralama) şikâyete tabidir.

Basit tıbbi müdahale ile giderilecek yaralamaların da ağırlatıcı sebebi gerçekleşmiş ise takibat re’sen yapılacaktır. Eşlerin birbirini dövmesinde olduğu gibi.

Yurtdışında işlenmesi halinde tekerrüre esas alınır. (md.58/4)

Kasten Yaralama Suçunda Verilecek Ceza Nedir?

Kasten insan yaralamanın temel şeklinde faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Yaralamanın etkisi basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede hafif ise failin cezası dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır.

Ağırlatıcı sebeplerin varlığında verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ancak suçun canavarca hisle işlenmesi durumunda bu oran bir katı olarak uygulanacaktır.

Canavarca hisle işlenme hali ile diğer ağırlatıcı sebepler bir arada olursa örneğin üstsoya karşı canavarca hisle yaralamada ceza sadece bir kat artırılacaktır.

Kanunda adli para cezası kazanç güdüsüyle işlenen suçlar için uygulandığına göre, yaralama için alternatif ceza olarak öngörülmesini anlamak mümkün değildir.

Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralamalar

TCK, 87. maddesinde birbirinden faklı durumları aynı suç ismi veya başlık altında dört fıkra olarak düzenlemiştir.

TCK, 1. fıkrada kasten yaralamada daha az ağırlatan halleri, 2. fıkrada kasten yaralamada daha çok ağırlatan halleri, 3. fıkrada kasten yaralama vücutta kemik kırılmasına neden olmuşsa faile verilecek cezayı, 4. fıkrada kasten yaralama sonucunda kast aşılarak ölüm meydana gelmişse faile verilecek cezayı düzenlemiştir.

TCK 86.maddede, basit, hafif ve ağırlaştırılmış kasten yaralama suçuna yer verirken, ayrıca salt neticeyle ilgili diğer bir grup ağırlatıcı nedenlere, bağımsız başka bir maddede yer vermiştir.

Duyu Organlarına İlişkin Ağırlaştırıcı Sebepler

Duyu organlarına ilişkin neticelerin meydana gelmesinde yaralama suçunda cezanın ağırlaştırılması söz konusu olacaktır.

Duyu veya Organlardan Birinin Sürekli Zayıflaması

Zayıflamanın anlamı, duyu veya organlardan birinin görevini gereği gibi yapamayacak hale gelmesidir.

Darbeden sonra, görme veya işitme duyularının zayıflaması, veya lenf ve bacakların fonksiyonlarını önemli ölçüde görememeleri, sekiz-on dişin kaybolması neticesi çiğneme fonksiyonunun aksaması gibi. Yargıtay’a göre her göz bağımsız bir uzuvdur. Görmenin 0,5-0,6 dereceye düşmesi uzuv zaafı teşkil eder. (4. C. D. 2.7.1973. 3364/6380)

Mağdurun kalça kemiğinin kırılması sonucunda %20 oranında çalışma gücünü kaybetmesi uzuv kaybı değil uzuv zayıflaması oluşturur. (C.G.K. 23.10.1978 350/387).

Duyudan veya Organlardan Birinin Kaybı

Duyu veya organlardan birinin görevini tamamen yerine getiremez oluşu ağırlatıcı sebeptir.

Darbe sonucu mağdurun el veya ayaklarından sadece birini kaybetmesi bu uzuvların görevini tamamen yapamaz hale gelmesi ağırlatıcının tatbik sebebidir.

Yargıtay ateşli silahtan çıkan saçmanın gözlerden birini kör etmesini uzuv tatili saymıştır (C.G.K. 16.9.1974 228/405). Her kulak ayrı bir organdır. Birinin sağır edilmesi organ kaybıdır. (1. C. D. 25.6.1969 1526/1979)

Söz Söylemekte Sürekli Zorluk

Konuşmakta güçlük çekmedir. Mağdur darbeye maruz kaldıktan sonra konuşurken zorlanmalıdır. Eğer önceden güçlük çekiyorsa failin fiili sonucu oluşmamış bir güçlük çekme söz konusudur. Fail sorumlu değildir.

Söz Söyleme Yeteneğinin Kaybı

Mağdurun yaralama sonucu artık konuşamaz hale gelmesi, söz söylemek kudretini devamlı surette kaybetmesidir.

Yüzde Sabit İz Meydana Gelmesi

İnsanın alnından çenesine, bir kulağından diğerine kadar olan kısmına yüz (çehre) adı verilir. Yaralama sonucu yüzde meydana gelen iz ilk bakışta göze çarpıyorsa yüzde sabit iz mevcuttur. Ancak dikkatli bakmakla görünüyorsa sabit eser yoktur.

Yüzdeki izi veya sakalın kapatması onun sabit eser sayılmasına engel değildir. Çünkü kimse başkasının yarattığı kusuru gizlemek için saç veya sakal büyütmek mecburiyetinde bırakılamaz. Başın arka kısmında saçın arasındaki izler bu ağırlaştırıcı sebep kapsamında sayılmaz.

Yargıtay CGK’nın 19.06.2018 tarih ve 626-288 sayılı kararında, “Katılanın yüzündeki kesilerin TCK’nın 87/1-c maddesinde belirtilen şekilde yüzde sabit iz oluşturup oluşturmadığının özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konu olup, katılanın duruşmadaki beyanıyla veya hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenme ihtimalinin bulunmadığı, böyle bir değerlendirmenin ancak bilimsel verilere dayanan ve istikrar kazanmış adli tıp uygulamaları doğrultusunda, olay tarihinden itibaren en az 6 ay geçtikten ve iyileşme süreci tamamlandıktan sonra yapılacak muayene sonucu düzenlenecek rapora göre yapılabileceği göz önüne alındığında, bu süre geçmeden alınan rapora dayanılarak katılandaki yaralanmaların yüzde sabit iz oluşturduğunun kabulü ile hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır” denilerek, yüzde sabit ize ilişkin ağırlaştırıcı nedenin uygulamasına ilişkin koşullara yer verilmiştir.

Yüzde Sürekli Değişiklik

Yaralama sonucu kısmen veya tamamen yüzün değişmesi ve mağdurun tanınmaz hale gelmesinde yüzde daimi değişiklik söz konusudur. Mağduru önceden tanıyanların yaralamadan sonra tanımakta güçlük çekmelerinde durum budur. Estetik veya cerrahi müdahale ile yüzdeki değişikliğin giderilebilir olması bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanmasına etki etmez.

İyileşme Olanağı Bulunmayan Bir Hastalık Doğması

Türk Ceza Kanunu’nun 87. maddenin ikinci fıkrasının a bendinde iyileşme olanağı bulun­mayan hastalıktan söz edilmektedir. Failin mağdura AİDS hastalığı geçirmesi gibi. Buradaki hastalık hem akıl ve hem de beden hastalığını kapsamalıdır. Durum bu olunca 86. maddenin ilk fıkrasındaki algılama yeteneğinin bozulmasını geçici olarak anlamak doğru olacaktır.

Akıl hastalığı yalnız akli melekelere etkili hastalığın değil ruh ve sinir hastalıklarının hepsini kapsar. Mağdurun iyileşmesinin kesin ve çok uzak bir ihtimal oluşu bu bent kapsamına girer.

Mağdurun Bitkisel Hayata Girmesi

Mağdurun bitkisel hayata girmesi de cezanın artırılma nedenidir. Bu gibi durumları yargıç resmi bilirkişi olan Adli Tıp Kurumu raporuyla karara bağlar.

Yaşam Tehlikesi Doğması

Yaralamadan dolayı hayati tehlike doğmuş ise failin cezası artırılır.

Hayati tehlikeyi doğuran hastalığın uzun veya kısa sürmesinin önemi yoktur. Tehlikenin geçici de olsa bir süre varlığı ağırlatıcının tatbik sebebidir. Bir olayda hayatı tehlike olup olmadığını soruşturma aşamasında hükümet tabibi veya hastane, yargılama aşamasında prensip itibariyle Adlî Tıp Kurumu belirler.

Çocuğun, Zaman Bakımından Vaktinden Önce Doğması

Tıpta zaman bakımından doğumun asgarî ve azami sınırları bellidir. Yaralama gebe bir kadına karşı yapılmış, bunun sonucu vaktinden önce çocuk doğmasına sebep olunmuş ise cezanın artırılma sebebidir. Bu şartın gerçekleşmesi için fail mağdurenin gebe olduğunu bilmelidir. Bilmiyorsa fiil normal yaralama sayılacaktır.

Çocuğun Düşmesi

Yaralama neticesinde eğer çocuk düşmüş ise ceza daha fazla artırı­lacaktır. Önceki şiddet sebebinde olduğu gibi burada da gebeliğin fail tarafından biliniyor olması gerekir.

Yargıtay’a göre müessir fiil sonucu çocuk düşürülmesi halinde failin kadının hamile olduğunu bilmesi gerekir. Failde çocuk düşürme kastı var ise suç çocuk düşürme olur.

Çocuk Yapma Yeteneğinin Kaybı

Mağdurun darbe sonucu çocuk yapma yeteneğini kaybetmesidir. Mağdur bir kadın olabileceği gibi bir erkek de olabilir. Küçük yaşta biri olabileceği gibi yetişkin biri de olabilir.

Kemik Kırılması veya Çıkması

Mağdurun kemiğinin kırılması veya çıkması da netice sebebiyle ağırlaşmış yaralamayı oluşturur. Kol, bacak, kaburga kemiklerin kırılması veya çıkmasında olduğu gibi. Yaralamanın ağırlığı, kırılan veya çıkan kemiğin mağdurun günlük yaşamını etkileme derecesine göre belirlenecektir. Mağdurun yaşamını normal insan gibi sürdürüp sürdürmediğine, günlük işini yapıp yapmadığına, ne kadar zaman içinde eski yaşamına dönebileceği göz önünde bulundurulacaktır. Hayat fonksiyonlarının etkilenme derecesi soruşturma aşamasında hastane, yargılama aşamasında bilirkişi (Adli Tıp) tarafından belirlenecektir.

Mağdurun Ölümü

Burada, fail, fiili ile kasten yaralama suçunun neticelerinden birini gerçekleştirmek isterken, maksadını aşarak başka bir suçun, öldürme suçunun neticesi ölümü gerçekleştirmektedir. Hayata ve vücut dokunulmazlığına karşı suçlarda, suçun hangi suç olduğunu, yani öldürme mi, yoksa yaralama mı olduğunu netice veya başka bir ifade ile suçun hukuki konusu belirlediğinden, 87/4. maddesi hükmünün yerinin, sistemin gereği olarak hayata karşı suçların arası olması gerekmektedir.

Suça vücut veren hareket açısından baktığımızda, madem kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna vücut veren hareket niceliksel ve niteliksel olarak aynıdır, öyleyse suçun yerini belirleyecek olan hareket değil neticedir. Ölüm meydana gelen bir yerde ille de bu yaralama suçudur demek yahut neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçudur demek kabul edilebilir değildir.

Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Kasten Yaralama Suçunda Verilecek Ceza

Netice sebebiyle ağırlaşmış hallerin gerçekleşmesi durumunda verilecek ceza neticenin ağırlık derecesine göre değişmektedir. Söz konusu durumun düzenlendiği 87. maddenin 1. fıkrasının ihlali halinde 86. maddeye göre verilecek ceza bir kat artırılacaktır. Ancak fiilin 86. maddenin birinci fıkrasına girmesi halinde (acı verme, sağlığı ya da algılama yeteneğini bozma) verilecek ceza üç yıldan, üçüncü fıkrasına girmesi halinde (üstsoya, altsoya, eşe, kardeşe vs. karşı işlenmesi) beş yıldan aşağı olamayacaktır, (md. 87/1-e/2)

İkinci fıkrasının ihlali halinde 86. maddeye göre belirlenecek ceza iki kat artırılır. Ancak verilecek ceza birinci fıkraya (md. 86/1) giren hallerde beş yıldan az olamaz (md. 87/2-e/2). Üçüncü fıkraya (md.86/3) giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.

Üçüncü fıkrasının ihlali halinde 86.maddeye göre verilecek ceza yarısına kadar artırılabilecektir (md.87/3).

Dördüncü fıkranın ihlali halinde (yaralama sonucu ölüm) fiilin 86.maddenin 1. fıkrasına girmesi durumunda (suçun temel şekline girer derecede) sekiz yıldan on iki yıla kadar, üçüncü fıkrasına girmesi durumunda on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunacaktır.

Ceza avukatı; tarafların hak kayıplarının önüne geçilebilmesi amacıyla gerek soruşturma gerekse de kovuşturma aşamasında büyük önem taşımaktadır. Herhangi bir ceza yargılamasının tarafı olmanız halinde Ekin Hukuk Bürosu ile iletişime geçerek ceza hukuku alanında tecrübeli avukatlarımızdan hukuki destek alabilirsiniz.

Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu