Milletlerarası Özel Hukukta Yargılama – Deliller ve Tebligat
Dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmaların dayandığı vakıaların gerçekte var olup olmadığı konusunda mahkemede kanaat oluşturmaya yönelik faaliyet, ispat faaliyetidir. Dava konusu hakka dayanak teşkil eden bir vakıanın ispatı için başvurulan vasıtalara delil denmektedir.
Milletlerarası usul hukukuna lex fori ilkesi hâkim olup ispat hususunda da aynı kural geçerlidir. Dolayısıyla Türkiye’de açılmış bir davada;
- İspat vasıtalarının kabul edilebilirliği,
- Vakıaların hangi tür delillerle ispatlanacağı,
- Delillerin toplanma şekli ve mahkemeye sunulması,
- Delillerin takdiri ve ispat gücü,
- Delillerin toplanmasında hakim veya tarafların mükellefiyeti,
- Kimlerin tanık veya bilirkişi olabileceği,
- Tarafların isticvabı,
- Taraflara yemin verilmesi
- Mahkemede yapılan ikar, gibi meselelerde kural olarak Türk usul hukuku uygulanmaktadır.
Ancak ispat hukukunda lex fori ilkesine bazı istisnalar mevcuttur. Bunlardan ilki ispat yüküdür. İspat yükü maddi hukuk karakterli olup lex causae’ye yani esasa uygulanacak hukuka tabidir. Ancak eğer ispat yükü usul hukukuna ait sebeplere bağlanmışsa yine lex foriye tabi olacaktır.
İspat hukukuna ilişkin ikinci bir istisna ise yabancı ülkede yapılmış hukuki işlemlerin o ülkede geçerli olan ispat rejimine tabi olacağıdır. İhtilaf konusu işlem tanıkla ispatı mümkün kılan bir ülkede yapılmış ise, dava tanıkla ispatlanabilecektir.
Delillerin İspat Hukuku Bakımından Tabi Olduğu Şekil
Hukuki işlemler, yapıldıkları ülke hukukunun veya o hukuki işlemin esası hakkında yetkili olan hukukun maddi hukuk hükümlerinin öngördüğü şekilde yapılmalıdır. (MÖHUK m.7) Aksi halde işlem geçerli olmayacak ve dolayısıyla bu işlemi yansıtan belge de Türk mahkemeleri önünde delil olarak ileri sürülemeyecektir.
Yabancı ülkelerde düzenlenen belgelerde de belgeleri düzenleyenlerin sıfat ve görevlerine göre özel veya resmi olmaktadır. Yabancı devlet makamlarınca hazırlanan resmî belgelerin, Türkiye’de bu vasfı taşıması, belgenin verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk konsolosluk makamı tarafından onaylanmasına bağlıdır.
Dolayısıyla yabancı devlet makamlarınca hazırlanan resmi belgenin, Türkiye’de de resmi belge sayılabilmesi için ya belgenin verildiği devletin yetkili makamının bunu onaylaması ya da ilgili Türk konsolosluk makamı tarafından onaylanması gerekir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 224. maddesine göre,
“(1) Yabancı devlet makamlarınca hazırlanan resmî belgelerin, Türkiye’de bu vasfı taşıması, belgenin verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk konsolosluk makamı tarafından onaylanmasına bağlıdır.
(2) Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerin yabancı resmî belgelerin tasdiki ile ilgili hükümleri saklıdır.”
HMK m. 224/2 gereğince Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerin yabancı resmi belgelerin tasdiki ile ilgili hükümleri saklı tutulmuştur. Türkiye ”1961 Tarihli Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılmasına İlişkin La Haye Sözleşmesi”ne taraftır.
Sözleşme ile yabancı devlet makamlarınca düzenlenen resmi belgelerin, Türk konsolosluk veya siyasi memurlarınca onaylanma mecburiyeti kaldırılmıştır. Belgenin diğer taraf devletlerde ispat vasıtası olarak kullanılması için, düzenlendiği ülkenin yetkili makamı tarafından belge üzerine konan apostil şerhi yeterlidir. Sözleşme tüm resmi belgeleri değil, özel olarak belirtilen bazı resmi belgeleri kapsamına almaktadır.
Delillerin Toplanması ve İstinabe Usulü
Usul hukukuna ilişkin kuralların kamu hukukuna ilişkin olması ve devletlerin kendi topraklarında hâkimiyetinin sonucu olarak her devlet kendi ülke sınırları içerisinde delil toplama yetkisini haizdir.
Bu durum delillerin bulunduğu yer ile davaya bakan mahkemenin farklı olduğu ve kendiliğinden araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalarda bazı sorunlara yol açmaktadır.
Bu şekilde yabancı ülkede bulunan delillere ulaşmak, yabancı ülkede keşif yapmak, yabancı ülkede bulunan birisinin isticvabına karar vermek gibi hususlardaki güçlük ancak milletlerarası istinabe suretiyle aşılabilir.
Milletlerarası istinabe, iç istinabeden farklılık arz eder. Zira yabancı devletin rızası veya devletler arasında anlaşma olmadıkça yabancı ülkede istinabe yoluna gidilemez. Aksi takdirde yabancı devletin hâkimiyet hakkı ihlal edilmiş olacaktır.
Milletlerarası istinabe konusunda Türkiye iki tane önemli çok taraflı anlaşmaya taraftır:
1955 Tarihli Hukuk Usulüne Dair La Haye Sözleşmesi
Hukuki veya ticari konularda taraf devlet mahkemeleri görülmekte olan bir dava ile ilgili olarak bir adli işlemin yapılması için birbirini istinabe edebilirler.
İstinabe konusu işlemin yerine getirilmesi, talepte bulunulan ülkenin kamu düzenine, ülkenin egemenlik haklarına aykırı ise talep reddedilebilir.
İstinabe işlemi, istinabeyi icra eden adli makamın hukukuna göre ifa edilir.
1970 Tarihli Hukuki ve Ticari Konularda Yabancı Ülkelerde Delil Sağlanması Hakkında La Haye Sözleşmesi
İstinabe usulü bakımından lex fori ilkesi uyarınca istinabe edilen devlet hukuku uygulanmakla beraber bu hususa bir istisna getirilmiştir. istinabe talebinde bulunan devlet özel bir usule uyulmasını talep edebilir. İstinabe olunan makam da şu iki hal hariç bu usule uymak durumundadır:
- Talep edilen özel usulün, istinabe olunan devletin iç hukuku ile bağdaşmaması.
- İstinabe olunan devletin yerel uygulama ve usullerine göre veya pratik güçlüklerden dolayı özel usulü yerine getirmesinin imkânsız olması.
Aşağıda sayılan hallerde istinabe talebi reddedilebilmektedir:
- İstinabe talebinin içerik veya şekil yönünden Sözleşme’de aranan şartlara uygun olmaması.
- İstinabe talebinin yerine getirilmesinin istinabe olunan devletin adli makamlarının yetkili dâhilinde olmaması.
- İstinabe talebinin yerine getirilmesinin istinabe olunan devletin egemenlik veya güvenliğine zarar verebilecek olması.
Milletlerarası Özel Hukukta Tebligat İşlemleri
Türk hukukunda tebligat, tebliğ yapılacak kişinin bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresi yabancı ülkede bulunanlara tebligatın milletlerarası tebligat usullerine göre yapılması gerekir.
Her devletin kendi toprakları üzerinde egemenlik yetkisinin olmasının sonucu olarak milletlerarası tebligat, ülke içi tebligattan farklılıklar arz eder.
Yabancı devlet kanunları açıkça izin vermediği sürece yabancı ülkeye doğrudan tebligat yapılamayacak belli prosedürlerin izlenmesi gerekecektir.
Yabancı ülkelerde yapılacak tebligat;
- Tebligat Kanunu’nun m. 25-27,
- Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 38-57 düzenlenmiştir.
Ayrıca Türkiye birçok devlet ile iki veya çok taraflı tebligat anlaşmaları akdetmiştir. Türkiye ile yabancı devlet arasında bir milletlerarası sözleşme yoksa Tebligat Kanunu ve Yönetmelik hükümleri uygulanacak aksi takdirde milletlerarası sözleşme hükümleri uygulanacaktır.
Türkiye’den Yabancı Ülkeye Tebligat
Tebligat Kanunu m.25 uyarınca; yabancı ülkelerde bulunan kimselere tebliğ olunacak evrak, tebligatı çıkaran merciin bağlı bulunduğu bakanlık aracılığıyla Dışişleri Bakanlığına, oradan da ilgili Türk elçiliğine veya konsolosluğuna gönderilir. Dışişleri Bakanlığının aracılığına gerek görülmeyen hallerde, tebligat evrakı bakanlıklarca doğrudan o yerdeki Türkiye Büyükelçiliğine veya başkonsolosluğuna gönderilebilir.
Yabancı ülkede kendisine tebligat yapılacak kişi Türk vatandaşı olmadığı takdirde, tebligat o ülkenin yetkili makamı vasıtasıyla yapılır. Bunun için anlaşma veya o ülke kanunları müsait ise, o yerdeki Türkiye siyasi memuru veya konsolosu tebligat yapılmasını yetkili makamdan ister. Bu şekilde tebligat yapılma usulüne diplomatik yolla tebligat usulü denir.
Tebligat yapılacak kişinin Türk vatandaşı olması halinde, Tebligat Kanunu’nun 25/a maddesinde öngörülen daha elverişli tebligat usulünden yararlanılması mümkündür. Tebliğ yapılacak kişi Türk vatandaşı olması halinde tebligat çıkaran mercii m.25 veya m. 25/a’da öngörülen usullerden birini tercih konusunda takdir yetkisine sahiptir. Söz konusu madde uyarınca;
- Yabancı ülkede kendisine tebliğ yapılacak kimse Türk vatandaşı olduğu takdirde tebliğ o yerdeki Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu aracılığıyla da yapılabilir.
- Bu hâlde bildirimi Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu veya bunların görevlendireceği bir memur yapar.
- Tebliğin konusu ile hangi merci tarafından çıkarıldığı bilgilerinin yer aldığı ve otuz gün içinde başvurulmadığı takdirde tebliğin yapılmış sayılacağı ihtarını içeren bildirim, muhataba o ülkenin mevzuatının izin verdiği yöntemle gönderilir.
- Bildirimin o ülkenin mevzuatına göre muhataba tebliğ edildiği belgelendirildiğinde, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğuna başvurulmadığı takdirde tebligat otuzuncu günün bitiminde yapılmış sayılır. Muhatap Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğuna başvurduğu takdirde tebliğ evrakını almaktan kaçınırsa bu hususta düzenlenecek tutanak tarihinde tebliğ yapılmış sayılır. Evrak bekletilmeksizin merciine iade edilir.
Yabancı Ülkeden Türkiye’ye Tebligat
Anlaşma hükümleri ve karşılıklılık esasları saklı kalmak şartıyla, Türkiye’de bulunan yerli veya yabancı kişilere tebliğ edilmek üzere yabancı bir ülkenin elçiliğinden veya konsolosluğundan Dışişleri Bakanlığına tevdi olunan evrak, ilgili bakanlık kanalı ile yetkili makama gönderilir.
Yetkili makam aracılığıyla tebligat yapılır. (Tebligat Kanunu m.26)
Milletlerarası Sözleşmeler
Yukarıda da belirtildiği gibi tebligata ilişkin milletlerarası sözleşme varsa Tebligat Kanunu ve Yönetmelik Hükümleri değil, sözleşme hükümleri uygulanacaktır.
Türkiye, milletlerarası tebligat konusu içeren iki adet La Haye Anlaşması’na taraf olmuştur.
1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair La Haye Sözleşmesi
Bu sözleşmede öngörülen usule göre her taraf devlet bir merkezi makam belirleyecektir. Tebligat talepleri tebligatı gönderen devlet konsolosluğu veya elçiliği tarafından bu merkezi makama iletilecek ve merkezi makam tarafından tebligat yapılacaktır.
Bunun dışında ülkesinde tebligat yapılacak devlet diplomatik yolla tebligat yapılmasını isteyebilir. Ülkesinde tebligat yapılacak devletin karşı çıkmaması halinde tebligat doğrudan;
- Posta yoluyla,
- Noter aracılığıyla,
- Diplomatik memurlar tarafından da yapılabilir.
1965 tarihli Tebligata Dair La Haye Sözleşmesi
1965 tarihli sözleşmeyle 1954 tarihli sözleşmeye nazaran daha basit bir yol öngörülmüştür. Bu sözleşmeye göre, taraf devletler merkez bir makam belirleyeceklerdir.
Tebligat doğrudan bu merkezi makama yollanabilecek ve merkezi makam tebligatı yapacaktır. Ancak sözleşmeyle diğer yollar da korunmuştur.
Yabancı ülkedeki kendi vatandaşlarına doğrudan kendi konsolosluk ve elçilikleri aracılığıyla da tebligat yapabilirler. Bu sözleşmede posta yoluyla tebligata imkân veren bir maddeye yer verilmiştir. Bu hükme çekince koymayan devletteki birisine tebligat doğrudan posta yoluyla yapılabilir. Türkiye söz konusu maddeye çekince koyduğundan yabancı ülkeden Türkiye’ye Türkiye onay vermedikçe posta yoluyla tebligat yapılamaz.
Milletlerarası Özel Hukuk, oldukça kapsamlı bir konu olup uzmanlık gerektirmektedir. Milletlerarası Özel Hukuka ilişkin olarak herhangi bir hukuki destek talebiniz bulunması halinde Ekin Hukuk Bürosu ile iletişime geçebilirsiniz.
Stj. Av. Mehmet Can CİVAN & Av. Ahmet EKİN