Medeni Usul Hukuku

Dava Şartı Arabuluculuk

Modern hukuk sistemlerinde, uyuşmazlıkların çözümünde yargılama dışı yolların önemi giderek artmaktadır. Bu bağlamda “Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları” (ADR – Alternative Dispute Resolution), uyuşmazlıkların daha hızlı, daha az maliyetli ve daha dostane bir şekilde çözülmesini amaçlamaktadır. Türkiye’de bu yollar arasında en çok öne çıkan kurumlardan biri de arabuluculuktur. 2012 yılında 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu‘nun yürürlüğe girmesiyle Türk hukuk sisteminde yasal bir zemin kazanan arabuluculuk, özellikle iş ve ticaret hukukundaki uyuşmazlıklarda önemli bir rol oynamaktadır.

Arabuluculuğun Tanımı

6325 sayılı Kanun’un 2. maddesinde arabuluculuk; “sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak suretiyle, tarafların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamayı amaçlayan, tarafsız ve uzman bir üçüncü kişinin katılımıyla yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi” olarak tanımlanmıştır. Bu tanım, arabuluculuğun mahkemeye alternatif ancak yargı dışı ve taraf iradesine dayanan bir çözüm yolu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Arabuluculuğun Özellikleri

Arabuluculuğun bazı ayırt edici nitelikleri vardır:

  • Gönüllülük: Temel ilkelerden biri olan gönüllülük, tarafların sürece katılmak zorunda olmadığını ve diledikleri anda çekilebileceklerini ifade eder. Ancak bazı dava türlerinde arabuluculuk, dava şartı olarak düzenlenmiştir (örneğin iş uyuşmazlıkları).
  • Tarafların Özerkliği: Taraflar, arabuluculuk sürecinin her aşamasında aktif rol oynar ve nihai çözüm önerisini bizzat kendileri üretir. Arabulucu, sadece kolaylaştırıcı ve yönlendirici bir rol üstlenir.
  • Tarafsızlık ve Gizlilik: Arabulucu, taraflar arasında herhangi bir ayrım yapmadan süreci yürütmekle yükümlüdür. Ayrıca, arabuluculuk sürecinde elde edilen bilgi ve belgeler gizli kalmak zorundadır. Bu kural, özellikle ticari sırların korunması açısından büyük önem taşır.
  • Hukuki Bağlayıcılık: Arabuluculuk sonucu taraflar arasında varılan anlaşma, tarafların rızasıyla düzenlenen ve mahkeme onayına sunulması hâlinde icra edilebilirlik kazanır. Bu yönüyle, kesinleşmiş bir mahkeme kararı gibi hüküm ifade eder (6325 s. Kanun m. 18).

arabuluculuğun özellikleri

Arabuluculuğun Türk Hukuk Sistemindeki Yeri

Türk hukukunda arabuluculuk, hukuk uyuşmazlıkları bakımından uygulanabilir. Ceza ve idare hukuku alanlarında genel itibarıyla uygulanmaz. Arabuluculuk, bireylerin mahkemeye başvurmadan uyuşmazlıklarını çözüme kavuşturmalarını sağlayan alternatif bir yol olarak konumlanmıştır.

İlk kez 2012 yılında sistemleştirilen bu kurum, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. maddesi ile bazı iş uyuşmazlıklarında zorunlu hâle getirilmiştir. Aynı şekilde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesiyle de ticari alacak davaları için arabuluculuk dava şartı olarak düzenlenmiştir. Bu gelişmelerle birlikte arabuluculuk, Türk yargı sisteminde yalnızca alternatif değil, aynı zamanda tamamlayıcı bir rol üstlenmeye başlamıştır.

Arabuluculuğun Amacı ve Faydaları

Arabuluculuk sisteminin temel amacı, uyuşmazlıkların kısa sürede ve dostane bir şekilde çözülmesini sağlamaktır. Bu sürecin getirdiği başlıca faydalar şunlardır:

  • Zaman ve maliyet tasarrufu: Mahkeme sürecine kıyasla çok daha kısa sürede sonuç alınır ve taraflar için maliyet daha düşüktür.
  • İlişkilerin korunması: Özellikle iş veya ticaret gibi taraflar arasında süreklilik gerektiren ilişkilerde arabuluculuk, ilişkilerin bozulmadan devam etmesini sağlayabilir.
  • Yargının yükünü azaltması: Mahkemelere yansıyan dava sayısını azaltarak, yargının daha verimli işlemesine katkı sağlar.

Arabuluculuk, çağdaş hukuk sistemlerinin kaçınılmaz bir ihtiyacı olarak ortaya çıkmış ve Türkiye’de de yasal altyapı ile birlikte uygulamaya konulmuştur. Uyuşmazlıkların yargılama dışı yollarla çözümü yalnızca bireyler arasında barışı sağlamakla kalmamakta, aynı zamanda kamu kaynaklarının etkin kullanımına da katkı sunmaktadır. Ancak uygulamada arabulucuların nitelikleri, tarafların bilinç düzeyi ve süreç sonunda elde edilen anlaşmaların kalitesi gibi hususlar, bu sistemin başarısını doğrudan etkilemektedir.

Genel olarak arabuluculuk; gönüllülük, tarafsızlık, gizlilik ve etkinlik ilkeleri çerçevesinde işleyen, tarafların kendi çözümlerini ürettiği, hızlı ve ekonomik bir uyuşmazlık çözüm yoludur.Gerek bireysel uyuşmazlıkların barışçıl çözümü gerekse yargının yükünün hafifletilmesi bakımından önemli bir işleve sahiptir. Zorunlu hâle getirilen arabuluculuk alanlarının genişletilmesi ve uygulamaya dair standartların artırılması, bu sistemin sürdürülebilirliği açısından belirleyici olacaktır.

Arabuluculuğun Koşulları

Arabuluculuk, tarafların karşılıklı rızası ile yürütülen bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Ancak bu sürecin başlayabilmesi ve geçerli sonuçlar doğurabilmesi için bazı temel şartların yerine getirilmesi gerekir. Arabuluculuğun koşulları, hem arabuluculuğa elverişli konulara hem de başvuru usulüne ilişkin şekli ve maddi nitelikteki düzenlemeleri kapsar. Bu koşulların hukuki çerçevesi, esas olarak 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununda ve ilgili yönetmeliklerde yer almaktadır.

Uyuşmazlığın Arabuluculuğa Elverişli Olması

Arabuluculuk sadece hukuk uyuşmazlıkları bakımından uygulanabilir. Ceza, kamu ve vergi hukuku gibi alanlardaki kamu düzenine ilişkin meselelerde arabuluculuk mümkün değildir.

Ayrıca arabuluculuğa elverişli olmayan bazı özel durumlar da vardır. Bunlara örnek olarak:

  • Aile hukukuna ilişkin boşanma kararı,
  • Nüfus kayıt düzeltme gibi kesin hüküm gerektiren işlemler,
  • Vesayet, gaiplik gibi kamu düzenine dair meseleler gösterilebilir.

Tarafların Serbest Tasarruf Yetkisine Sahip Olması

Arabuluculuğun temel koşullarından biri de, uyuşmazlığın konusu üzerinde tarafların serbestçe tasarruf edebilmesidir. Bu, tarafların anlaşarak çözebileceği, kamu düzenine ilişkin olmayan özel hukuk ihtilafları anlamına gelir. Örneğin;

  • Borç-alacak ilişkileri,
  • Kira sözleşmeleri,
  • İş sözleşmesinden doğan alacaklar,
  • Ticari sözleşmeler

bu kapsama girerken; ceza davası açılıp açılmaması, idari işlemin iptali gibi konular girmez.

tarafların serbest tasarruf yetkisi

Taraf Ehliyeti

Arabuluculuk sürecinde tarafların ehliyetli olması da bir diğer önemli koşuldur. Taraflar;

  • Hukuki işlem yapma ehliyetine sahip olmalı,
  • Reşit ve kısıtlı olmamalı,
  • Vekil veya kanuni temsilci aracılığıyla temsil ediliyorsa, temsil yetkisinin arabuluculuk kapsamını da kapsadığı açıkça belirtilmelidir.

Bu bağlamda özellikle küçük veya kısıtlı bireyler adına yürütülecek arabuluculuk süreçlerinde, vasi veya veli izni, bazen de mahkeme onayı aranabilir.

Gönüllülük (Zorunlu Arabuluculuk Hâlleri Hariç)

Arabuluculuk sistemi kural olarak gönüllülüğe dayanır. Taraflar isterse sürece başlar, isterse çekilebilir. Ancak bazı hallerde dava şartı olarak arabuluculuk, yani zorunlu arabuluculuk düzenlenmiştir. Bu durumda taraflar, dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorundadır. Aksi hâlde dava, usulden reddedilir.

Zorunlu arabuluculuğun uygulandığı başlıca alanlar şunlardır:

  • 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu uyarınca bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi alacak ve tazminat davaları,
  • 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 5/A uyarınca belirli ticari davalar,
  • 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca bazı tüketici uyuşmazlıkları (belli parasal sınır altında kalanlar için)

Bu durumlarda arabuluculuk, sübjektif bir tercih olmaktan çıkmakta, yargılamanın ön koşulu hâline gelmektedir.

Başvurunun Usulüne Uygun Olması

Arabuluculuğun başlatılabilmesi için yetkili bir başvuru yapılması gerekir. Başvuru:

  • Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın internet sistemi (UYAP) üzerinden ya da doğrudan ilgili adliyedeki arabuluculuk bürosuna yapılır.
  • Başvuruda, uyuşmazlığın konusu, taraf bilgileri ve başvuranın kimlik bilgileri yer almalıdır.
  • Arabulucu seçimi yapılmadıysa, sistem otomatik atama yapar.

Usulüne uygun yapılmayan başvurular, sürecin geçersiz sayılmasına veya dava şartının gerçekleşmemesine yol açabilir.

Arabulucunun Şartlara Uygun Seçilmesi

Arabuluculuk sürecinde görev alacak kişinin de belli koşulları taşıması gerekir:

  • Hukuk fakültesi mezunu olmalı,
  • En az 5 yıllık mesleki deneyime sahip olmalı,
  • Adalet Bakanlığı’nın yaptığı yazılı sınavı başarıyla geçmeli ve arabulucular siciline kayıtlı olmalıdır.

Bu koşulları taşımayan kişilerin yürüttüğü süreçler hukuken geçersiz kabul edilir.

arabuluculuğun şartlara uygun seçilmesi
Arabuluculuğun etkinliğini belirleyen en önemli unsurların başında, sürecin hukuki çerçevesine uygun şekilde yürütülmesi gelir. Özellikle tarafların tasarruf yetkisi, uyuşmazlığın türü ve başvurunun niteliği gibi koşullar, sistemin hukuken geçerli sonuçlar doğurması açısından hayati önem taşır. Ayrıca zorunlu arabuluculuk durumlarında dava öncesi sürecin dikkatle işletilmemesi, davaların usulden reddedilmesi riskini doğurmaktadır.

Arabuluculuğun koşulları, hem bireylerin sürece bilinçli şekilde katılımını hem de sonuçların hukuki geçerliliğini teminat altına almak için düzenlenmiştir. Bu koşullar sayesinde, arabuluculuk yalnızca dostane bir çözüm yöntemi olmakla kalmamakta; aynı zamanda yargılama sürecine entegre bir sistem olarak işlerlik kazanmaktadır. Uygulamada karşılaşılan sorunların çözümü için, hem tarafların hem de hukukçuların bu koşulları titizlikle dikkate alması gereklidir.

Arabuluculuğa İlişkin Temel İlkeler

Arabuluculuk, yalnızca teknik bir uyuşmazlık çözüm yöntemi değil; aynı zamanda belirli etik, hukuki ve mesleki ilkelerle çevrelenmiş bir süreçtir. Bu ilkeler, tarafların güvenli ve adil bir ortamda uzlaşmalarını temin etmeyi amaçlar.

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerde, arabuluculuk faaliyetinin yürütülmesinde gözetilmesi gereken ilkeler açıkça düzenlenmiştir. Arabulucunun tarafsızlığı, gizlilik, eşitlik ve gönüllülük gibi temel değerler, sistemin işleyişinde ve güvenilirliğinde belirleyici rol oynamaktadır.

Gönüllülük İlkesi

Arabuluculuğun belki de en karakteristik ilkesi olan gönüllülük, tarafların sürece özgür iradeleriyle katılmalarını ve süreci diledikleri anda sonlandırabilmelerini ifade eder. Bu ilke uyarınca:

  • Taraflar, hiçbir şekilde zorlanamaz veya baskı altında tutulamaz.
  • Sürecin her aşamasında çekilme hakkı saklıdır.
  • Anlaşmaya varma zorunluluğu yoktur.

Ancak bazı uyuşmazlık türlerinde, örneğin iş ve ticaret hukuku kapsamında dava şartı arabuluculuk uygulandığında, bu gönüllülük unsuru yalnızca anlaşma kısmı için geçerli olur; sürece katılmak zorunlu hale gelir.

Tarafsızlık İlkesi

Arabulucunun süreci yürütürken taraflara eşit mesafede durması zorunludur. Tarafsızlık, hem nesnel hem de öznel bir kriterdir:

  • Arabulucu, taraflardan herhangi birinin lehine ya da aleyhine tutum sergileyemez.
  • Daha önce taraflardan biriyle mesleki ya da kişisel ilişkisinin olması durumunda bunu beyan etmekle yükümlüdür.
  • Tarafsızlığın şüpheye mahal verecek biçimde zedelendiği durumlarda, arabulucunun görevden çekilmesi gerekir.

Tarafsızlık ilkesinin ihlali, hem sürecin güvenilirliğini hem de olası anlaşmanın geçerliliğini tehlikeye sokabilir.

Eşitlik İlkesi

Tarafların arabuluculuk sürecinde hak ve yetkiler açısından eşit konumda bulunmaları esastır. Bu ilke özellikle şu noktalarda önem arz eder:

  • Her iki tarafa da eşit süre ve söz hakkı tanınmalıdır.
  • Delil sunma, görüş bildirme ve öneride bulunma konularında denge sağlanmalıdır.
  • Bir tarafın baskın konumda olması veya arabulucu tarafından öncelenmesi, süreci sakatlar.

Bu ilke ile, özellikle güç dengesizliği bulunan uyuşmazlıklarda (örneğin işçi-işveren ilişkisi) adaletli bir zemin kurulması hedeflenir.

eşitlik ilkesi

Gizlilik İlkesi

Arabuluculuk süreci, başından sonuna kadar gizlilik ilkesi altında yürütülür. Bu ilkeye göre:

  • Süreçte sunulan belgeler, yapılan beyanlar ve görüşmeler gizli kalır.
  • Arabulucu, taraflar veya vekilleri, bu bilgileri üçüncü kişilerle paylaşamaz.
  • Mahkemede, arabuluculuk sürecinde elde edilen bilgiler delil olarak kullanılamaz (HMK m. 33, Arabuluculuk Kanunu m. 4).

Gizlilik ilkesi, özellikle ticari uyuşmazlıklarda ve kişisel mahremiyetin önemli olduğu ihtilaflarda sürecin taraflar açısından daha cazip ve güvenli hale gelmesini sağlar.

İrade Serbestisi

Tarafların anlaşmanın içeriğini tamamen kendi iradeleriyle belirlemeleri gereklidir. Arabulucu, bir çözüm dayatamaz, yalnızca tarafların anlaşmaya varmalarına yardımcı olur. Bu kapsamda:

  • Arabulucunun öneri sunma yetkisi ancak tarafların açık rızasıyla mümkündür.
  • Anlaşma belgesi, tarafların iradesini serbestçe ortaya koyduğu metin olmalıdır.

Bu ilke, sözleşme özgürlüğü ilkesinin bir yansıması olarak değerlendirilir ve hukuki güvenliği temin eder.

Uyuşmazlığın Hızlı ve Etkin Şekilde Çözümü

Arabuluculuğun temel ilkelerinden biri de, uyuşmazlığın mahkeme sürecine kıyasla daha hızlı ve etkin biçimde çözülmesidir. Bu bağlamda:

  • Arabuluculuk faaliyetleri, genellikle birkaç hafta içinde tamamlanır.
  • Taraflar, çözümü geciktirmeden uygulamaya geçebilir.
  • Tarafların çözüm sürecine aktif katılımı, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşmayı kolaylaştırır.

Hukuka ve Ahlaka Uygunluk

Arabuluculuk sürecinde varılan anlaşmalar, kamu düzenine, emredici hukuk kurallarına ve genel ahlak kurallarına aykırı olamaz. Aksi hâlde:

  • Anlaşma geçersiz sayılır.
  • Mahkeme tarafından icra edilebilirlik şerhi verilmez.

Bu ilke, tarafların özgür iradesinin de bir sınırı olduğunu gösterir ve hukuk devleti ilkesini korur.

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Tuğçe ŞEN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu