Medeni Usul Hukuku

Mahkemede Delil Olarak Neler Kullanılır?

Delil, fiili ya da hukuksal sorunlardaki kuşku ve belirsizlikleri kesin veya yaklaşık olarak ortadan kaldırmaya ve gerçeğin ortaya çıkmasına yarayan yardımcı hukuki araçlardır.

Delil Türleri Nelerdir?

Deliller farklı şekillerde sınıflandırılabilir. Anca en önemli tasnif kesin ve takdiri delil ayrımıdır.

Hakimi bağlayan ve uyuşmazlığın çözümünü sağlayan delillere kesin deliller denir. Kesin deliller hakimin takdir yetkisini ortadan kaldırır.

Kesin delillerin dışında kalan ve hakimin takdir yetkisini kullandığı delillere takdiri deliller denir.

Kesin Deliller:

  • Senet,
  • Yemin,
  • Kesin hüküm.

Takdiri Deliller:

  • Tanık,
  • Bilirkişi,
  • Keşif,
  • Uzman mütalaası,
  • Diğer tüm deliller.

Delil Sözleşmesi Nedir?

Taraflar kendi aralarında anlaşarak bir vakıanın sadece belli bir delille ispatlanabileceğini kararlaştırabilirler. Bu anlaşama adi yazılı şekilde yapıldığı takdirde geçerlidir ve münhasır delil sözleşmesi olarak adlandırılır.

Münhasır delil sözleşmesi tarafları bağlar ve taraflar başka bir delil ileri süremezler.

Taraflar kendi aralarında anlaşarak kesin delille ispatlanması gereken bir vakıanın başka bir delille ispatlanabileceğini kararlaştırabilirler. Bu anlaşmaya münhasır olmayan delil sözleşmesi denir.

Taraflardan birinin ispat hakkını imkansız kılan veya olağanüstü derecede güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir.

Hukuka aykırı şekilde elde edilen deliller bir vakıanın ispatında mahkemede delil olarak kullanılamaz.

Delillerin Mahkemeye Bildirilmesi ve Sunulmasında Usul Nasıldır?

         Medeni usul hukukunda genel kural delillerin taraflarca hazırlanarak mahkemeye sunulmasıdır, hakim re’sen delil toplayamaz.

Taraflar maddi vakıayı ispata yarayan delillerini dava dilekçesinin ekinde davalı sayısının bir fazlası kadar olacak şekilde örnekleri ve onaylı suretleriyle mahkemeye bildirmek zorundadır.

Aksine düzenleme olmadığı takdirde deliller davaya bakan mahkemenin huzurunda incelenir. İstisnai hallerde istinabe yoluyla delil toplanabilir, tanık dinlenebilir. İstisnai haller dışında delil gösteren taraf karşı tarafın izni olmadan delil göstermekten vazgeçemez.

Hakim kesin deliller hariç delilleri serbestçe değerlendirme yetkisine sahiptir.

Hakim, sunulan delillerin vakıayı aydınlatmaya yetmediğine kanaat getirirse taraflardan yeni deliller getirmesini isteyebilir.

Senetle İspat Kuralı Ne Demektir?

Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu kurala senetle ispat zorunluluğu denir.

Senetle İspat Kuralının İstisnaları:

  • Delil başlangıcının bulunması,
  • Altsoy-üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kayınvalide, gelin ve damat arasındaki ilişkiler,
  • İşin niteliği ve tarafların durumu gereği teamül olarak senede bağlanmayan haller,
  • Yangın, deniz kazası ve mücbir sebepler nedeniyle senet alınmasının imkansız olması veya senedin kaybolması,
  • İrade bozukluğuna dayanan hata, hile, tehdit gibi durumlar,
  • Gabin,
  • Üçüncü şahısların muvazaa iddiaları.

Senet Nedir?

Senedin tanımı kanunlarda yapılmamıştır. Genel kabul gören tanıma göre ise senet, bir kimsenin kendisi aleyhine delil teşkil etmek üzere meydana getirdiği ve kendi imzasını taşıyan yazılı belgelerdir.

Medeni Usul Hukukuna Göre Senedin Unsurları:

  • Bir vakıa hakkında tam ve kesin bilgi içermesi,
  • Yazılı olması,
  • Yazının fiziki varlığı olan bir cisim üzerinde yer alması,
  • Aleyhine kullanılacak kişinin elle atılmış imzasının bulunması.

Düzenlenmesine herhangi bir resmi makamın katılmadığı senetlere adi senet denir. Senetlerin zorunlu unsularını barındırmak şartıyla ve senet altındaki imza inkar edilmediği takdirde adi senetler kesin delildir.

Adi senet altındaki imzanın sahtelik iddiası (inkar edilmesi) senedin ilişkili olduğu davada ön sorun olarak ileri sürülebileceği gibi ayrı bir dava da açılabilir.

Düzenlenmesine resmi bir makamın katıldığı senetlere resmi senetler denir. Resmi makam kural olarak noterdir. Noter huzurundaki resmi senetler onaylama biçimin de ya da düzenleme biçiminde yapılabilir.

Hem onaylama hem de düzenleme biçiminde yapılan noter senetleri kesin delildir. Bu senetler arasındaki fark ispat yükleri ile ilgilidir. Düzenleme şeklindeki noter senetlerinin aksi ispat edilemez ancak sahteliği ileri sürülebilir. Düzenleme şeklindeki noter senedi kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ediyorsa ilam hükmündedir.

Noter dışında kanunda verilmiş olan yetkiye dayanarak diğer resmi kurumlar tarafından düzenlenen senetler de kesin delil oluşturur.

Bir senedin sahte olduğuna dair karar kesinleştikten sonra senedin altına sahte olduğu yazılır ve senet iptal olunur. Resmi senetlerin iptali de ilgili dairedeki senet üzerine sahte olduğu yazılarak yapılır.

Hukuk mahkemesinde verilen belgenin sahte olamadığına dair karar kesinleştikten sonra söz konusu senet hakkında ceza mahkemesinde sahtelik iddiası dinlenemez.

Ceza mahkemesinde senedi düzenleyen hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ya da beraatine karar verilmesi hukuk mahkemesinde yapılan sahtelik incelmesini etkilemez.

Belge ve senet birbirinden farklıdır. Belge yazılı, basılı, kroki, plan, fotoğraf, görüntü ve ses kayıtları gibi her türlü veriyi ifade eder. Senet ise yazılı ve imzalı bir belgedir.

Yemin Nedir?

Yemin bir kesin delil olmasına karşın vakıa hakkında bilgi vermeye elverişli değildir. Taraflardan birinin ispatsız kalan vakıanın doğru olduğunu kanunda belirtilen özel şekle uyarak bildirmesi halinde bu beyan doğru kabul edilir.

Kanunun bazı yerlerinde tanık, bilirkişi, tercüman gibi üçüncü kişilerin doğruyu söylemelerini sağlamak için bu kişilere yemin verdirilmesi öngörülmüştür. Bu yemin kesin delil niteliğinde değildir.

Delil olan yeminin konusu davanın çözümü açısından önemli olan çekişmeli ve kişinin kendisinden kaynaklı vakıalardır.

Yemin deliline genellikle kesin delille ispatın gerektiği hallerde başka bir kesin delil bulunamadığında vakıanın ispatsız kalmaması için ispat yükü kendi üzerinde olan taraf başvurulur.

Mahkeme taraflara re’sen yemin verdiremez. Bir vakıanın ispatı için yemin deliline başvurulacağı dava veya cevap dilekçesinde belirtilmelidir. Taraflar söz konusu vakıayı başka bir kesin delille ispatlayabileceği gibi sonradan yemin deliline başvurmaktan vazgeçebilir.

Yemin teklifini tarafın bizzat kendisi yapabileceği gibi vekaletnamesinde açıkça yetkilendirilmiş avukatı da yapabilir.

Yemine Konu Olamayan Hususlar:

  • Tarafların üzerinde serbestçe tasarrufta bulunamayacağı vakıalar,
  • İşlemin geçerliliği için iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği vakıalar,
  • Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kavuşturması ile karşı karşıya bırakabilecek vakıalar.

Yemin ispat yükü kendisine düşen tarafça karşı tarafa yöneltilir. Karşı taraf ya da vekili varsa vekili yemin teklifini kabul edebilir, reddedebilir ya da iade edebilir.

Vekilin yemini kabul, ret ya da iade yetkisinin vekaletnamede yazıyor olması gerekmektedir.

Yemin teklif eden kimsenin duruşmada hazır bulunması gerekmektedir. Aksi halde kendisine yemin için bir davetiye çıkartılır. Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır.

Vekaletnamede yetkisi bulunan avukat her ne kadar yemini kabul, ret ya da iade edebilirse de yeminin edası tarafın kendisince yapılır. Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir.

Yemin edecek taraf gerçek kişi olup ve yeminden evvel ölür veya fiil ehliyetini kaybederse yemin teklif edilmemiş sayılır.

Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır. Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır.

Yemin teklif edilen kimse yemini eda etmeyi kabul edebilir. Bu halde ilgili vakıanın hangi ölçüde ispatlanmış sayılacağı yemin edenin sorulara vereceği cevaplara göre belirlenir. Yeminin edası mahkeme huzurunda gerçekleşir. Yemin edecek kimse mahkemeye gelemeyecek kadar hasta veya özürlü ise hakim o kişiye bulunduğu yerde yemin ettirir. Bu sırada taraf vekilleri de hazır bulunabilir.

Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir. Sonra “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” diye sorar. O kimse de “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” demekle yemin eda edilmiş sayılır. Yemin eda edilirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan herkes ayağa kalkar.

Yalan yere yemin edilmesi Türk Ceza Kanunu madde 275 hükmü uyarınca suç teşkil eder. Hukuk davalarında yalan yere yemin eden davacı veya davalı bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

İlam Nedir?

Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir davada mahkeme tarafından verilen hüküm tarafları ve hakimi bağlar. İlam diğer adıyla kesin hüküm kesin delildir.

Mahkemede Delil Olarak Neler Kullanılır?

Tanık Nedir?

Tanık bir davada uyuşmazlığın çözümü bakımından taraflar arasındaki çekişmeli olan, geçmişte meydana gelmiş bir olay veya durum hakkında işitme ya da görme duyusuyla sahip olduğu bilgileri mahkemeye aktaran kişidir. Tanığın aktardığı bilgilere tanık beyanları denir.

Tanık taraflar dışında gerçek bir kişidir.

Tanık delili bir vakıayı bu şekilde ispatlamak isteyen tarafça gösterilir. Dava ve cevap dilekçesinde vakıanın tanıkla ispatlanacağının belirtilmiş olması yeterlidir. Yargılama sırasında hakim, tanıkla ispat edilmesi istenen vakıa hakkında tanık dinlenmesi kanaatine varırsa taraflara tanık listesi vermesi için süre verir. Dürüstlük kuralına aykırı düşmediği takdirde tanık sayısının bir sınırı yoktur. İkinci kez tanık listesi verilemez.

Mahkemeye bildirilen tanıklar Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğe çıkarılacak davet mektubu ile çağrılır.

Tanıklara davetiye çıkarılmadan önce mahkemede hazır bulundurulan tanık dinlenebilir.

Kanunda aksine hüküm bulunmadığı takdirde tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır.

Kişisel Nedenlerle Tanıklıktan Çekinebilecekler (Hmk M.248):

  • Taraflardan birinin nişanlısı,
  • Evlilik birliği ortadan kalmış olsa dahi taraflardan birinin eşi,
  • Kendisi veya eşinin altsoyu ve üstsoyu,
  • Taraflardan birisi ile aralarında evlatlık bağı bulunanlar,
  • Üçüncü derece de dahil olmak üzere kan veya evlilik birliği kalkmış olsa dahi kayın hısımları,
  • Koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk.

Menfaat İhlali Sebebiyle Tanıklıktan Çekinebilecekler (Hmk M.250):

  • Tanığın beyanı kendisine veya 248 inci maddede yazılı kimselerden birine doğrudan doğruya maddi bir zarar verecekse,
  • Tanığın beyanı kendisinin veya 248 inci maddede yazılı kimselerden birinin şeref veya itibarını ihlal edecek ya da ceza soruşturmasına veya kovuşturmasına sebep olacaksa.
  • Tanığın beyanı, meslek veya sanatına ait olan sırların ortaya çıkmasına sebebiyet verecekse.

Kanun gereği sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklığına başvurulacak kimseler, bu hususlar hakkında tanıklıktan çekinebilirler. Ancak, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükmü saklı kalmak üzere sır sahibi tarafından sırrın açıklanmasına izin verildiği takdirde, bu kimseler tanıklıktan çekinemezler. (HMK m.249)

Tanıklıktan çekinme hakkının istisnaları

MADDE 251-

(1) 248 ve 249 uncu maddeler ile 250 nci maddenin (a) bendindeki hâllerde; a) Bir hukuki işlemin yapılması sırasında tanık olarak bulundurulmuş olan kimse o işlemin esası ve içeriği hakkında,

b) Aile bireylerinin doğum, ölüm veya evlenmelerinden kaynaklanan olaylar hakkında,

c) Aile bireyleri arasında, ailevi ilişkilerden kaynaklanan mali uyuşmazlıklara ilişkin vakıalar hakkında,

ç) Taraflardan birinin hukuki selefi veya temsilcisi olarak kendisinin yaptığı işler hakkında,

tanıklıktan çekinilemez.

Mahkeme tarafından çağrılan tanığa orantılı ve uygun bir ücret verilir.

Tanıklar davaya bakan mahkeme tarafından dinlenir. İstinabe yoluyla da tanık dinlenmesi mümkündür.

Tanığa tanıklık yapmasından önce hakim tarafından kendisine bilgi verilir ve tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir.

Hakim tüm tanıkları ayrı ayrı dinler. Tanıklardan biri dinlenirken henüz dinlenmemiş olan tanıklar salonda hazır bulunamaz.

Tanık dinlenmeden önce kimlik tespitine ilişkin sorular ve tanıklığına duyulacak güveni etkileyecek bir durumunun olup olmadığı sorulur.

Tanığın davada yararı bulunmak gibi tanıklığının doğruluğu konusunda kuşkuyu gerektiren sebepler varsa, bunu iki taraftan biri iddia ve ispat edebilir.

Tanığın doğru söylemesini sağlamak amacıyla tanığa yemin ettirilir. Yemin eda edilirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan herkes ayağa kalkar. Hâkim tanığa, “Tanık sıfatıyla sorulacak sorulara vereceğiniz cevapların gerçeğe aykırı olmayacağına ve bilginizden hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin ediyor musunuz?” diye sorar. Tanık da cevaben, “Sorulacak sorulara, hiçbir şey saklamadan doğru cevap vereceğime namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” demekle yemin eda edilmiş sayılır.

On beş yaşından küçükler ve yeminin anlam ve önemini kavrayabilecek ayırt etme gücüne sahip olmayanlar yeminsiz dinlenir.

Hâkim gerekli görülen hâllerde, sözlü olarak dinlenmesi yerine, belirlenecek süre içinde cevaplarını yazılı olarak bildirmesi için tanığa soru kâğıdı gönderilmesine karar verebilir. Bu şekilde işlem yapılması, tanığın vereceği cevabın hükme yeterli olup olmadığı hususunu hâkimin takdir etmesine engel olamaz. Hâkim, verilen yazılı cevapların yetersiz olması hâlinde, tanığı dinlemek üzere davet edebilir.

Yalan tanıklık Türk Ceza Kanunu madde 272 hükmüne göre suç teşkil eder.

Bilirkişi Raporu Nedir?

Uyuşmazlığın çözümü bakımından önem taşıyan, doğruluğunun anlaşılabilmesi için hukuki bilgi dışında özel ya da teknik bilgi gerektiren konularda iddianın doğru olup olmadığının tespiti için başvurulan kişiye bilirkişi; hazırladığı rapora da bilirkişi raporu denir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre hukuki konularda bilirkişiye gidilmesi yasaktır.

Tarafların iddia ettikleri bir vakıayı bilirkişi ile ispatlayacaklarını dava veya cevap dilekçelerinde belirtmeleri gerekmektedir. Ancak bilirkişiye gidilip gidilmeyeceğine mahkeme karar verir.

Bilirkişilik yapmak kural olarak zorunlu değildir. Ancak bazı hallerde bilirkişilik yapmak zorunludur.

Mahkemede Delil Olarak Neler Kullanılır?

Bilirkişilik Görevinin Kabul Edilmesinin Zorunlu Olduğu Haller:

  • Resmi bilirkişiler,
  • BAM adli yargı adalet komisyonları tarafından tutulan bilirkişi listesinde yer alan kişiler,
  • Bilgisine başvurulacak konu hakkında meslek veya sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olan kişiler.

Mahkemece verilen bilirkişilik görevini kabul etmeye mecbur olan kişiler ancak tanıklıktan çekinme hallerinin mevcut olduğu durumlarda bilirkişilikten çekinebilirler. Ayrıca hakimlerin yasaklılığı ve reddine ilişkin hükümler bilirkişiler hakkında da uygulanır.

Mahkeme bilirkişi görevlendirmeye ilişkin kararında tarafların da görüşünü almak şartıyla aşağıdaki hususlara yer verir:

  • İnceleme konusu,
  • Bilirkişinin cevaplaması gereken sorular,
  • Raporun hazırlanma süresi.

Bilirkişi raporunun hazırlanması için verilecek süre üç ayı geçemez. Bilirkişinin talebi üzerine gerekçesi gösterilerek süre üç ayı geçmemek üzere uzatılabilir. Basit yargılama usulüne tabi dava işlerde bu süreler iki ay olarak uygulanır. Bilirkişi süresinde raporu teslim etmezse görevden alınır ve yeni bilirkişi atanır.

Bilirkişi mahkemece kendisine verilen görevi bizzat yerine getirmek zorundadır.

Bilirkişinin Yetkileri:

  • Bilirkişi, görevini, mahkemenin sevk ve idaresi altında yürütür.
  • Bilirkişi, görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini, her zaman mahkemeden isteyebilir.
  • Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirirken ihtiyaç duyarsa, mahkemenin de uygun bulması kaydıyla, tarafların bilgisine başvurabilir. Taraflardan birinin bilgisine başvurulacağı hâllerde, mahkemece bilirkişiye taraflardan biri bulunmaksızın diğerinin dinlenemeyeceği hususu önceden hatırlatılır.
  • Bilirkişinin oy ve görüşünü açıklayabilmesi için bir şey üzerinde inceleme yapması zorunlu ise mahkeme kararı ile gerekli incelemeyi yapabilir. Bu işlemin icrası sırasında taraflar da hazır bulunabilir.

Bilirkişi oy ve görüşünü yazılı veya sözlü olarak mahkemeye bildirir. Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.

Yazılı olarak teslim edilen bilirkişi raporunun bir örneği duruşma gününden önce taraflara tebliğ edilir.

Taraflar bilirkişi raporunun kendilerine tebliğinden itibaren iki hafta içinde rapora karşı itiraz ve beyanlarını sunabilirler.

Bilirkişinin gerçeğe aykırı mütalaada bulunması Türk Ceza Kanunu madde 276’ya göre suç oluşturmaktadır.

Bilirkişinin kasten ya da ağır ihmali nedeniyle düzenlenmiş olan gerçeğe aykırı raporun hükme esas alınması sebebiyle zarar görenler Devlet aleyhine tazminat davası açabilirler. Devletin rücu hakkı saklıdır.

Bilirkişi raporları hakimi bağlamaz.

Uzman Mütalaası Nedir?

Taraflar Dava Konusu İle İlgili Uzman Kişi Ya Da Kurumdan Mütalaa Alarak Dava Dosyasına Sunabilir.

Hakim Talep Üzerine Veya Re’sen Uzman Mütalaası Alabilir.

Mahkemece Gerekli Görülürse Hakim Mütalaayı Yazan Uzmanı Mahkemeye Çağırabilir. Çağrı Üzerine Mazeretsiz Bir Şekilde Mahkemeye Gelmeyen Uzmanın Hazırladığı Mütalaa Hükme Esas Alınamaz.

Keşif Nedir?

Hakimin uyuşmazlık konusu üzerinde kendi duyu organları vasıtasıyla doğrudan bilgi sahibi olmak için inceleme yapmasına keşif denir.

Keşfin sağlıklı olabilmesi için bazen keşif sırasında tanık dinlenebileceği gibi bilirkişi de hazır bulundurulabilir.

Keşif davaya bakan mahkeme tarafından yapılır. İstinabe yoluyla da keşif yapılması mümkündür.

Keşfin yeri, kapsamı ve zamanı mahkeme tarafından tespit edilir. Keşif, taraflar hazır iseler huzurlarında, aksi takdirde yokluklarında yapılır. Mahkeme keşif sırasında tanık ve bilirkişi dinleyebilir. Keşif sırasında, yapılan tüm işlemler ve beyanları içeren bir tutanak düzenlenir. Tutanağa, hâkimin keşif konusu ve mahalliyle ilgili gözlemleri de yazılır. Plan, çizim, fotoğraf gibi belgeler de tutanağa eklenir. Mahkeme, bir olayın nasıl geçmiş olabileceğini tespit için temsili uygulama da yaptırabilir.

Taraflar ve üçüncü kişiler keşif kararının gereğine uymak ve engelleyici tutum ve davranışlardan kaçınmak zorundadırlar. Keşif yapılmasına taraflardan birinin karşı koyması hâlinde, o kimse ispat yükü kendisine düşen taraf ise bu delilden vazgeçmiş; diğer taraf ise iddia edilen vakıayı kabul etmiş sayılır. Şu kadar ki, hâkim duruma ve karşı koyma sebebine göre bu hükmü uygulamayabilir. Keşif, üçüncü kişi için uygun olan zamanda yapılır. Keşif zamanı ve yeri üçüncü kişiye bildirilir. Gecikmesinde zarar umulan hâllerde bildirim yapılmaksızın keşif icra edilir. Keşfe karşı koyma hâlinde hâkim, üçüncü kişiyi karşı koymanın sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm eder; gerektiğinde zor kullanılmasına karar verebilir. Ancak, üçüncü kişi tanıklıktan çekinme sebeplerine dayanarak keşfe katlanma yükümlülüğünden kaçınabilir.

Stj. Av. Atike KARAMAN & Av. Ahmet EKİN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu