Medeni Usul Hukuku

Hukuk Yargılamasında Delil Kavramı

Hukuk yargılamasının temel amacı, uyuşmazlık konusu vakıaların gerçeğe uygun bir şekilde ortaya konulması ve bu suretle doğru bir hüküm kurulmasıdır. Bu süreçte “kanıt” kavramı, davada ileri sürülen iddia ve savunmaların doğruluğunun ispatlanması açısından merkezi öneme sahiptir. Kanıt, mahkemeye sunulan ve olayın doğruluğu hakkında kanaat oluşmasına yardımcı olan her türlü bilgi ve belgeyi kapsar.

Türk Hukuk Muhakemeleri sisteminde deliller, hukuk yargılamasında ispat aracı olarak düzenlenmiştir. HMK m. 187’de açıkça belirtildiği üzere, taraflar dava konusu vakıaların ispatı için kanıt göstermekle yükümlüdür. Bu anlamda deliller, hem iddianın hem de savunmanın temel dayanağını oluşturur.

Delil kavramı sadece maddi unsurları değil, aynı zamanda sübjektif kanaat oluşumunu da etkileyen beyan ve tespitleri içerebilir. Dolayısıyla tanık anlatımlarından teknik raporlara, yazılı belgelerden dijital verilere kadar birçok unsur delil olarak değerlendirilebilir.

Somutlaştırma Yükü

Somutlaştırma yükü, tarafların iddia veya savunmalarını sadece genel ifadelerle değil, somut vakıalarla destekleme zorunluluğunu ifade eder. Bu yük, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 194. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre:

“Taraflar, dayandıkları vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmak ve hangi delille ispat edeceklerini açıkça belirtmek zorundadır.”

Bu düzenleme, yargılamanın amacına ulaşabilmesi ve hâkimin maddi gerçeğe sağlıklı biçimde ulaşabilmesi için büyük önem taşır. Zira yalnızca genel ve soyut iddialarla dava yürütülmesi mümkün değildir.

İddiaların Belirginleştirilmesi

Somutlaştırma yükü, özellikle dilekçeler aşamasında büyük rol oynar. Taraf, ileri sürdüğü her vakıanın hangi delille ispatlanacağını net olarak ortaya koymalı, olayları soyut değil belirli bir zaman, yer ve olgu çerçevesinde sunmalıdır. Bu durum aynı zamanda karşı tarafın savunma hakkını da güçlendirir.

Hâkimin Delil Toplama Yetkisi ile İlişkisi

HMK sisteminde hâkimin resen delil toplayabilme yetkisi çok sınırlıdır. Bu nedenle, delil sunma ve iddiayı ispata elverişli şekilde açıklama yükü, taraflara aittir. Hâkim ancak taraflarca sunulan somutlaştırılmış vakıalar üzerinden değerlendirme yapar.

İspat Yükü ile Farkı

Somutlaştırma yükü, ispat yükünden farklıdır. İspat yükü, bir vakıayı ispat etmekle hangi tarafın yükümlü olduğunu belirtirken; somutlaştırma yükü, bu vakıanın nasıl ve hangi araçla ispatlanacağının açıkça belirtilmesini gerektirir.

Türleri

Hukuk Muhakemesi sisteminde deliller, genellikle kesin ve takdiri deliller olarak iki ana başlıkta sınıflandırılır. Bu ayrım, delilin hâkimi bağlayıcılığı açısından yapılmaktadır.

delil

Kesin Kanıtlar

Kesin kanıtlar, hâkimi bağlayıcı nitelikte olan delillerdir. Bu deliller karşısında hâkim, serbest takdir yetkisini kullanamaz. Aksine ispat edilmediği sürece bu deliller geçerli kabul edilir.

Senet

Senet, yazılı delil olup en kuvvetli ispat araçlarındandır. HMK m. 199’a göre bir senet, ikiye ayrılır:

  • Adi senet: Tarafların imzasıyla düzenlenmiş, noter tasdiki bulunmayan yazılı belgedir.
  • Resmi senet: Noter veya kanunen yetkili memurlar tarafından düzenlenmiş senettir.

Belirli bir miktarı aşan hukuki işlemlerde senetle ispat zorunludur (HMK m. 200). Aksi hâlde tanıkla ispat mümkün değildir. Bu durum, delil sözleşmesi ile değiştirilebilir.

Yemin

Yemin, taraflardan birinin ileri sürdüğü vakıaların doğruluğu konusunda hâkim önünde onur ve namusu üzerine beyanda bulunmasıdır (HMK m. 225 vd.). Taraflardan biri diğerine yemin teklif edebilir; bu teklif kabul edilirse ve yemin eden doğru söylediğine dair yemin ederse, o vakıa sabit sayılır.

Yemin;

  • İkrar niteliği taşır.
  • Kabul edilirse kesin delil sayılır.
  • Edilmezse veya kaçınılırsa, aleyhe sonuç doğar.

Kesin Hüküm

Kesin hüküm, daha önce aynı konuda verilen ve kesinleşmiş bir mahkeme kararının yeniden dava konusu yapılamamasıdır. HMK m. 303’e göre, kesin hüküm kuralı hem maddi hem de şekli anlamda kesinlik sağlar. Aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava yeniden açılamaz. Bu yönüyle, kesin hüküm hem bağlayıcıdır hem de gelecekteki davalarda kesin kanıt işlevi görür.

kesin hüküm

Takdiri Kanıtlar

Takdiri kanıtlar, hâkimin serbestçe değerlendirme yapabileceği delillerdir. Bu deliller hâkimi bağlamaz, hâkim tüm dosya kapsamına göre kanaatini oluşturur.

Tanık

Tanık, uyuşmazlık konusu vakıalara dair bilgi sahibi olan üçüncü kişidir. HMK m. 240 vd. tanıklık müessesesini düzenler. Tanık beyanı hâkimi bağlamaz; ancak olayın ispatında etkili olabilir. Tanıklık yükümlülüğü anayasal bir zorunluluktur ve geçerli mazeret olmadan reddedilemez.

Keşif

Keşif, hâkimin doğrudan olayı yerinde incelemesidir (HMK m. 288). Maddi vakıanın yerinde gözlemlenmesini sağlar. Taşınmazın durumu, zarar miktarı gibi olaylarda keşif yapılması yaygındır. Keşif sırasında bilirkişi de bulunabilir.

Bilirkişi

Bilirkişi, özel ve teknik bilgiyi gerektiren hâllerde görüşüne başvurulan uzmandır (HMK m. 266 vd.). Bilirkişi raporu, mahkeme açısından bağlayıcı değil; ancak değerli bir takdiri kanıttır. Mahkeme, gerekçesini göstererek bilirkişi görüşüne aykırı karar verebilir.

Uzman Görüşü (Taraf Bilirkişi, Uzman Tanık)

Taraflar, davaya konu teknik hususlarla ilgili uzman görüşü sunabilir. Bu, “taraf bilirkişisi” ya da “uzman tanık” olarak adlandırılır. Hâkimi bağlamamakla birlikte değerlendirmeye alınabilir. Bu delil türü özellikle ticaret, sağlık hukuku ve fikri mülkiyet davalarında yaygın kullanılır.

Yasada Düzenlenmemiş Kanıtlar

Modern hukukta deliller sınırlı sayıda değildir. Yasada açıkça belirtilmeyen ancak teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan birçok delil (e-posta, WhatsApp mesajı, güvenlik kamerası görüntüsü, dijital loglar vb.) hâkim tarafından takdir edilebilir. Bu delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmiş olması gerekir; aksi hâlde yasak kanıt niteliğine bürünürler.

Kanıt Sözleşmesi Nedir?

Kanıt sözleşmesi, tarafların dava konusu olacak bir hukuki ilişkiye dair doğrudan veya dolaylı olarak hangi delillerin kullanılabileceğini ya da kullanılamayacağını önceden kararlaştırmalarına olanak tanıyan bir özel hukuk kurumudur. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 193. maddesinde düzenlenen bu sözleşme, ispat hukuku bakımından önemli bir serbesti sağlar:

“Taraflar, aralarındaki hukuki ilişkiden doğabilecek uyuşmazlıklarda, belirli bir delilin kullanılamayacağına veya sadece belirli delillerle ispat yapılabileceğine dair sözleşme yapabilirler.”

kanıt sözleşmesi

Amaç ve İşlev

Kanıt sözleşmesi, özellikle ispat araçları üzerinde tarafların önceden mutabık kalmasını sağlayarak ileride çıkabilecek delil uyuşmazlıklarını önlemeyi amaçlar. Bu sözleşme, genellikle ticari sözleşmelere eklenir. Örneğin bir sözleşmeye, “bu sözleşmeden doğan ihtilaflarda sadece noter onaylı yazılı belgeler delil olarak kabul edilir” ibaresi eklenerek delil sınırlandırılabilir.

Geçerlilik Şartları

  • Sözleşme serbestisi sınırları içinde yapılmalıdır.
  • Kamu düzenine, ahlaka ve emredici hükümlere aykırı olamaz.
  • Yazılı şekilde yapılmalıdır (ispat açısından).
  • Tarafların eşitliği ve serbest iradeleriyle yapılmış olmalıdır.

Sınırlamaları

Her durumda kanıt sözleşmesi yapılamaz. Özellikle:

  • Tüketici Hukuku kapsamında,
  • İş hukukunda işçi aleyhine,
  • Zayıf tarafın korunması gereken işlerde yapılan kanıt sözleşmeleri geçersiz sayılabilir. Zira güçlü tarafın, zayıf tarafı delilsiz bırakacak şekilde kanıt sınırlandırması yapması adil yargılanma ilkesine aykırıdır.

Hukuki Sonuçları

Geçerli bir kanıt sözleşmesi, hâkimi bağlar. Hâkim, taraflar arasında geçerli bir şekilde yapılmış bu sözleşme çerçevesinde ancak sözleşmede belirtilen delilleri dikkate alabilir. Belirlenen delil dışında sunulan diğer deliller dikkate alınmaz.

İsticvap (Sorgulama) Ne Demek?

İsticvap, hâkimin davanın taraflarından birini, ileri sürdüğü veya inkâr ettiği bir vakıa hakkında doğrudan sorguya çekmesi anlamına gelir. HMK m. 169-175 arasında düzenlenen bu kurum, tarafın beyanları üzerinden maddi gerçeğe ulaşma çabasının bir parçasıdır. İsticvap, bir nevi “taraf tanıklığı” gibidir ancak tanıktan farklı olarak beyanın sonucu doğrudan tarafın lehine ya da aleyhine hüküm yaratabilir.

İsticvapa Edilecek Kişi

İsticvap, yalnızca davanın tarafı olan gerçek ya da tüzel kişilere yöneltilebilir. Tüzel kişiler söz konusu olduğunda, isticvapa yönetici veya temsile yetkili kişi çağrılır. Üçüncü kişiler isticvap edilemez; çünkü isticvap tarafların kişisel beyanına dayanır.

Usul ve Sonuçlar

İsticvap, mahkemece re’sen veya talep üzerine yapılabilir. Mahkeme, önemli gördüğü bir vakıanın açıklığa kavuşturulması için taraflardan birini duruşmaya çağırarak doğrudan sorular yöneltebilir. İşte sürecin kilit noktaları:

  • Taraf, çağrıldığı halde duruşmaya gelmez veya gelip cevap vermezse, hâkim bu durumu aleyhe bir karinaya dönüştürebilir (HMK m. 175).
  • Taraf, isticvapta gerçeğe aykırı beyanda bulunursa, bu durum hem delil değerini düşürür hem de güvenilirlik açısından olumsuz kanaat
  • İsticvap, mahkemenin doğrudan temas kurduğu nadir anlardan biri olduğu için beyanın şekli, üslubu, tereddütler dahi değerlendirmeye konu olabilir.

Diğer Delillerle İlişkisi

İsticvap, tek başına hüküm kurulmasına yetebilecek delil niteliğindedir. Ancak genellikle diğer delillerle birlikte değerlendirilir. Özellikle senet veya tanık beyanlarının çeliştiği hallerde isticvap, hâkime kanaat oluşturma konusunda yardımcı olur.

Yasak Kanıtlar

Yasak kanıtlar, hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerdir. Anayasa’nın 38. maddesi ve HMK m. 189/2’ye göre, hukuka aykırı şekilde elde edilmiş bir delil, mahkemede delil olarak kullanılamaz. Bu ilke, hem adil yargılanma hakkını hem de kişilik haklarını korumaya yöneliktir.

“Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” (HMK m. 189/2)

Yani bir delil gerçek olsa bile, nasıl elde edildiği hukuka aykırıysa, mahkeme o delili “yok” saymak zorundadır.

yasak kanıtlar

Hukuka Aykırılık Türleri

  • Usule Aykırılık: Delilin elde edilmesinde usul kurallarına (örneğin, arama kararı olmadan yapılan arama) uyulmaması.
  • Maddi Hukuka Aykırılık: Delilin elde edilmesinin kişinin temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmesi (örneğin, özel hayatın gizliliğini ihlal eden kamera kaydı).
  • İşkence, baskı, tehdit yoluyla alınan beyanlar.

Uygulama Örnekleri

  • Gizlice alınan ses kayıtları (mahkeme kararı yoksa)
  • WhatsApp mesajlarının hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesi
  • İşverenin çalışanı habersiz kamerayla izlemesi
  • Polis tarafından yakalama kararı olmadan yapılan üst aramasında elde edilen veriler
  • Kişinin rızası olmadan alınan tıbbi veriler

Hukuka Uygun Delille Sonradan Elde Edilen Bilgi

Bazen hukuka aykırı bir delil dolaylı olarak başka bir delilin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu durumda “zehirli ağacın meyvesi” tartışması doğar. Yani:

  • Hukuka aykırı delilden türeyen her şey, yasak delil olur.
  • Ancak hukuka aykırı delilden bağımsız bir şekilde elde edilen delil kullanılabilir.

Hâkimin Takdir Yetkisi Yoktur

Yasak delil konusunda hâkimin takdir yetkisi bulunmaz. Delil hukuka aykırıysa, dosyada açıkça mevcut olsa bile hiç sunulmamış gibi değerlendirilir. Bu durum, maddi gerçeğe ulaşma hedefiyle çelişse bile, adil yargılama hakkı ağır basar.

Ceza Yargılaması ile Fark

Ceza yargılamasında yasak deliller çok daha sıkı yorumlanır. Ancak hukuk yargılamasında da kişilik hakları, özel hayat, haberleşme özgürlüğü gibi temel haklar ihlal edilmişse delilin yasak sayılması kaçınılmazdır.

Av. Ahmet EKİN &Stj. Av. Tuğçe ŞEN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu