İnsan Hakları Hukuku

Düşünce, Din ve Vicdan Özgürlüğü (AİHS m. 9)

Düşünce, din ve vicdan özgürlüğü; özgür bireyleri korur. Bireylerin farklı inanç ve düşüncelere sahip olanlarını korur. Elbette bu inanç ve değerlere sahip olmayanları da korur. Mahkeme bunun demokratik toplumun gerekliliklerinden bir tanesi olduğunu söylemektedir.

Avrupa, tarihi din savaşları ile dolu dolayısıyla din özgürlüğünün yüzyıllarca süren mücadeleler sonucunda kazanıldığını ve bunun Avrupa demokratik toplumlarının temelini oluşturduğunu söylüyor.

Yalnızca inananlara değil inanmayanlara; Agnostiklere, Bilinemezcilere, Şüphecilere vs. bu kişilere de aynı şekilde koruma sağlar. Bunu sadece din olarak algılamamalıyız. Hakkın başlığında da ifade edildiği gibi: Düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü koruyor.

Bu kavramları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tanımlamamaktadır.

Bu madde bireyler dışında dini grupları, dini cemaatleri de korur. Bir dini cemaat de mahkemeye bu kapsamda başvurabilecektir. Haliyle hem bireyler hem de dini cemaatler başvurabilir. Ayrıca hem belli bir inanışa sahip   bireyler hem de inanmayanlar korunacaktır.

İslam, Musevilik, Hristiyanlık gibi dinlerden elen başvuruları kabul edilebilir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 9. madde kapsamında uygulanabilir bulduğu için neleri din kategorisine aldığını tahmin edebilmekteyiz.

Mahkeme din olarak karşısına gelen dosyada 2 şeye bakacak:

  • Diğer devletler ne yapmışlar? Din olarak tanımışlar mı?
  • O taraf devlet ne yapmış? Söylemsel olarak bile olsa din olduğunu kabul etmiş mi?

Bunun dışında din haricindeki siyasi düşünceler, kanaatler de korunuyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10.maddedeki ifade özgürlüğü de düşünce özgürlüğünü koruyor.

Burada farklı yönler de bulunmaktadır.

Örneğin mahkeme şu tür şeyleri kabul ediyor: Belli bir akımı benimsemiş, bir siyasi duruşu olan, belli bir ciddiyete sahip, belli bir gücü olan ve tutarlılığa sahip inanışları da 9.madde kapsamında görmüştür.

Mesela Ateizm böyledir. Mahkemenin 9.madde kapsamında uygulanabilir olduğuna karar verdiği örneklerden birisidir. Bunun gibi Pasifizm de bu şekildedir. Pasifizm, yani şiddet kullanımını, şiddete başvurmayı reddetmedir.

İnancı gereği şiddet kullanımından sakınmadır. Bunun dışında mahkeme, laikliğe inanmanın da 9.madde kapsamında korunması gereken siyasi duruş olduğunu kabul etmiştir.

Bu tarz tutarlılığa, güce, iddiaya sahip inanışlar 9.madde kapsamında korunuyorlar.

Din, vicdan, düşünce deniliyor; vicdan kavramı ile tam olarak neyin kast edildiği belirsizdir. Bu kavramla ilgili mahkemenin önüne gelen en önemli davalar vicdani ret ile ilgili davalardır diyebiliriz. Bunu sadece askerliğin reddi olarak anlamayın bir yükümlülüğün vicdani nedenle reddine ilişkin bir kavramdır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Madde-9

1. Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.

2. Din veya inancını açıklama özgürlüğü, ancak kamu güvenliğinin, kamu düzenin, genel sağlığın veya ahlakın, ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir.

Bir diğer husus olarak da mahkemenin kişinin iç dünyasına ilişkin kısımda koruduğu, din ya da inanca sahip olma veya olmama, dini değiştirme özgürlüğüdür.

Bunların yanında şu da korunur: Bir inanca sahip olduğunu ya da olmadığını açıklamaya zorlamama. Bunun birkaç anlamı var.

Mesela bir mesleğe sahip kişinin bir iş için belirli inanca sahip olduğunu gösteren birtakım beyanlarda bulunmak zorunda bırakılmama ya da onu yapmamak için başka bir dine mensup olduğunu açıklamak zorunda kalmama gibi şeyleri korur.

İç dünyaya ilişkin kısım ile ilgili olarak din veya inanca sahip olma ya da olmama yahut değiştirme özgürlüğüne devletin doğrudan kendisinin müdahale ettiği örnekler verilebilir. Mesela devletin kilisesi olması örnek gösterilebilir.

Devletin kilisesi varsa bu kiliseye bağlı olmayana kişilere yönelik belli bir dini telkinde bulunulmuş dolayısıyla onları kiliseye bağlı olmaya zorlamış sayılır mı? Komisyon bu durumun kendiliğinden 9. maddeyi ihlal etmediğini belirtmiştir. Bununla beraber birtakım güvencelerin sağlanması lazımdır.

O kiliseye gitmeye zorlarsa devlet ihlali vardır. Bunun gibi kiliseye bağlıdır fakat çıkmak istiyordur, devlet çıkışına engel olmamalıdır. Bununla beraber kiliseye kişi üyedir ve eğer kiliseye bağlı olduğu için vergi alınıyorsa, üye olmayanlardan vergi alınmamalıdır.

Devletin belli bir dini empoze edebileceği, kişilere belli bir inancı dayatabileceği çok önemli bir araç var: Eğitim.

Eğitimde mesela zorunlu din dersi bulunmaktadır. Bu ders 9.maddeyi kendiliğinden ihlal etmez; ancak bu dersin içeriğine bağlıdır. Din dersi olarak ne anlatılıyor, tek bir dinin unsurları mı anlatılıyor yoksa başka dinlere dair bilgiler mi veriliyor, belli bir dinin ağırlıklı anlatıldığı derste muafiyet imkanı var mı, bu muaflık hangi yolla tanınıyor gibi sorular sorulmalı ve cevaplarına bakılmalıdır.

Mahkeme eğitimle ilgili davalara 9. madde kapsamında bakmıyor ama 9.maddenin ışığında eğitim hakkı çerçevesinde ele alınıyor. Ek protokolde 2.maddede eğitim hakkı düzenleniyor:

Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 9. madde ile anne ve babanın dini inançlarına uygun eğitim verilmesini isteme hakkından bahsedildiği için neredeyse doğrudan bağlantılı bu madde.

Mahkemenin dış boyut ile ilgili önüne gelen birçok başvuruyu dış boyut olarak alıyor dolayısıyla sınırlandırılabilir alan olarak görüyor. Genel olarak da ihlal kararı verdiğinde, genelde 9.maddenin 2.fıkrasına uygun buluyor yani dar yorumluyor.

Bunun eğitimle ilgili kısmının en önemli örneklerini başörtüsü meselesi oluşturuyor. Mahkemenin bununla ilgili verdiği kararlar var.

Türkiye’den örnek vermek gerekirse:

Leyla Şahin-Türkiye Kararı: Leyla Şahin, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisidir ve bazı sınavlara başörtüsü taktığı için alınmıyor, ayrıca derslere başörtüsüyle geldiği için de hakkında disiplin soruşturması açılıyor. Leyla mahkemeye başvuruyor. Fakat mahkeme Türkiye’nin kendine özel koşullarını dikkate aldığını söyleyerek başörtüsü takmasının köklendirici hareketlerle ilişkili olduğunu, bu hareketlerin önüne geçmek gerektiğini söyleyerek ve üstelik bu yasağı orantısız bulmayarak ihlal olmadığına karar verdi.

Ekin Hukuk Bürosu olarak alanında uzman avukat kadromuzla dava ve işlemlerinizi takip edebilmemiz için bizimle iletişim kurabilirsiniz.

Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu