Sigorta Hukuku

Sigortanın İşlevleri ve Unsurları

Sigortanın işlevleri, ekonomik ve sosyal işlevler olarak gruplandırılabilir.

Sigortanın Sosyal İşlevleri

Sigortanın sosyal işlevleri şunlardır:

  • Sigorta, tehlike birlikteliği oluşturan şahısların ileride ortaya çıkacak ekonomik ihtiyaçlarının karşılanacağını bilerek kendilerini güvende hissetmelerini ve ihtiyaçlarının karşılanması için tasarrufta bulunmalarını sağlar.
  • Ekonomik ihtiyaç içine düşenlerin ihtiyaçlarının karşılanması ile topluma yük olmaları önlenir.

Sigortanın Ekonomik İşlevleri

Sigortanın ekonomik işlevleri şunlardır:

  • Sigorta, ekonomik değerlerin korunmasını sağlayarak ülke ekonomisine önemli katkıda bulunur. İş yaşamında güven ve verimli çalışma ortamı yaratır.
  • Ticari faaliyette bulunanlar, sigorta sayesinde maruz bulundukları tehlikeler için ihtiyat fonu oluşturup parasını bağlamak zorunda kalmaz. Oluşturulması gereken ihtiyat fonlarına göre son derece düşük olan sigorta primi ödenerek tehlikelerin ekonomik sonuçlarına karşı önlem alınırken, ihtiyat fonu olarak ayrılması gereken para yatırımda kullanılabilir ve böylece ticaret ve sanayinin gelişmesine katkı sağlanır.
  • Tahsil edilen primlerin oluşturduğu sermaye, yeni yatırımlar yapılmasını sağlar.
  • Ekonomik değerlerin sigorta güvencesi altında olması, kredi alınmasında önemli bir etken olduğundan, sigorta, kredi alınmasını kolaylaştırır.
  • Sigortacılar, zararın önlenmesi ve azaltılması için alınabilecek tedbirler konusunda geniş bilgi birikimi ve deneyimine sahiptir. Sigorta teminatı, bu bilgi birikimi ve deneyim doğrultusunda, belirli tedbirlerin alınması koşuluyla verilir. Bu da işletmelere, zararın önlenmesi ve azaltılması için alınabilecek tedbirler hususunda yol gösterir ve böylece ekonomik değerlerin korunması sağlanır.

Sigorta Sözleşmesinin Unsurları

Sigorta sözleşmesinin unsurlarını ayrı ayrı incelemek gerekirse;

Sigortacı:

Sigortacılıkla ilgili tüm temel süreçleri takip eden kişidir. Poliçe değişiklikleri konusunda müşterilere danışmanlık hizmeti verir, tazminat, prim ödeme gibi sigortacılıkla ilgili bütün işlemleri takip eder.

Sigorta Ettiren:

Sigorta ettiren sigortacı ile sigorta sözleşmesi akdeden diğer kişi, yani sigorta sözleşmesinin diğer tarafıdır. Sigorta ettirenin bu tanımı hem meblağ hem zarar, hem can hem mal sigortaları için aynıdır.

Sigorta ettiren sigorta sözleşmesinin tarafı olduğu için her daim, prim borcu ödemek başta olmak üzere sözleşmeden doğan yükümlülükler ona ait olur.

Temel olarak sözleşmeden doğan haklar da sigorta ettirene aittir. Ancak bazen sözleşmede ayrı bir sigortalı lehtar olduğu durumlarda sözleşmeden doğan haklar sigorta ettirene değil bunlara ait olur.

Sigorta sözleşmesinin yapılması bakımından sigorta ettiren için özel bir ehliyet koşulu getirilmemiştir. Fiil ehliyetine sahip olan herkes sigorta sözleşmesi yapabilir. Ancak sigorta hukuku yönünden bir kişinin sigorta sözleşmesi yapabilmesi için sigortalanabilir bir menfaatinin de olması gerekir. İstisnaları vardır, örneğin başkası lehine sigorta. Sigortalanabilir bir menfaat yoksa geçerli olmaz. Başlangıçta var olan menfaat sonradan ortadan kalkarsa o andan itibaren sözleşme geçersiz olur.

Sigortalı:

Meblağ ve zarar sigortaları açısından farklı anlamlar taşır. • Zarar sigortalarından sigortalı, menfaati sigortalanan kişiyi ifade eder. Çoğu sigorta sözleşmesinde bu yönden sigorta ettiren ve sigortalı aynıdır.

Örneğin A tek başına sahip olduğu bir arabayı kazaya karşı sigortaladığında hem sigorta ettiren hem sigortalı A’nın kendisidir. Dolayısıyla A hem primleri ödemekle yükümlüdür hem de risk gerçekleştiğinde sigorta tazminatının alacaklısı da odur. Ancak bazı sigorta sözleşmelerinde (başkası lehine sigortalarda) sigorta ettiren ve sigortalı farklı kişiler olur.

Örneğin bir arabanın iki sahibinden birisi olan A, arabayı tam değeri üzerinden sigortalattığında sözleşmedeki sigorta ettiren sıfatını haiz olur. Ama aynı zamanda kendi payında sigortalıyken ikinci malik B de kendi payından ikinci sigortalı olur. Böyle bir durumda sigorta primlerini sigorta ettiren olduğu için A öder. Ancak risk gerçekleştiğinde tazminat A ve B arasında paylaştırılır.

Meblağ sigortasında sigortalı kavramı riskin üzerinde gerçekleşeceği kişiyi anlatır.

Lehtar:

Meblağ sigortasında risk gerçekleştiğinde sigorta bedelinin ödeneceği kişiyi anlatır. Sigorta ettiren, sigortalı ve lehtarın farklı olduğu kişiler başkası lehine sigortalarda ortaya çıkar. Zarar sigortalarında lehtar yoktur. Başkası Lehine Sigorta: Sigorta ettirenin yabancı bir menfaati kendi adına ancak menfaat sahibinin yararına sigortalatmasıdır. Başkası lehine sigortalar hem zarar hem meblağ sigortalarında yapılabilir, ortaktır.

Sigorta Menfaati ve Değeri:

Sigorta Menfaati ve Değeri

Sigortanın konusunu mal ya da şahıs varlığı değil bunların zarar görmemesine ilişkin menfaat oluşturur. Bu bakımdan sigortalanabilir bir menfaatin varlığı bütün sigorta türleri için olmazsa olmaz bir koşuldur. Buna menfaat ilkesi denir.

Bu ilke, aynı şeyin birbirinden farklı kişilerce sigortalanabilmesine izin verir. Bir menfaatin sigortalanabilir olması için bazı koşulları taşıması gerekir.

Sigortanın konusunu oluşturacak menfaatin;

  • Parayla ölçülebilir olması gerekir. Meblağ sigortalarında bir kişinin bir başkasının hayatı üzerine sigorta yaptırabilmesi için sigortalı kişinin ölümünün lehtar açısında finansal kayıp veya zorluğa yol açacak olması gerekir. Mesela bir şirket kendisi için çok önemli bir pozisyondaki yöneticisi için pekala hayat sigortası yaptırabilir. Çünkü ölümü şirketi finansal olarak zarar sokacaktır.
  • Meşru bir menfaat olması gerekir. Uyuşturucunun taşınmasında zarar görmesi riskine karşı sigorta yaptırılamaz.
  • Sigorta menfaatinin sözleşmenin yapıldığı sırada, devamında ve risk gerçekleştiğinde varlığını koruyor olması gerekir. Bu koşul zarar sigortalarında 1408. maddeden, can sigortalarında ise 1490. maddedeki düzenlemeden çıkarırız. Keza 1408.maddeye göre sigorta sözleşmesinin yapıldığı sırada var olan menfaat sonradan ortadan kalkarsa sigorta sözleşmesi de geçersiz hale gelir. Ancak bu maddede menfaat sahibinin değişmesine ilişkin 1470. madde hükmü saklı tutulmuştur. TTK md.1490/4’te ise, menfaat şartının sözleşmenin yapılmasından sonra ortadan kalkması halinde sözleşmenin o andan itibaren geçersiz hale geleceği ancak sigorta ettirene iştira değerinin ödeneceği düzenlenmiştir. Yani can sigortalarında da menfaat unsuru vardır, menfaat varlığını devam ettirdiği sürece sözleşme ayakta kalır.

Tehlike/Risk/Riziko:

İleride gerçekleşmesi muhtemel olan zarar ya da başkaca uygun olmayan sonuçlar doğuran olaylardır. Bu tanımda risk olumsuz olayları anlatır. Ama sigorta sözleşmesinde her zaman olumsuz bir durumu ifade etmeyebilir.

Örneğin olumlu bir durumun gerçekleşmesi ihtimaline bağlı meblağ sigortası gibi. Bir olayın risk teşkil etmesi için bazı koşulları taşıması gerekir;

  • Riskin müstakbel bir olay olması gerekir.
  • Riskin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği şimdiden belli olmamalıdır.
  • Gerçekleşmesi imkânsız hale gelen riskler sigorta edilemez. Keza 1422. maddede sigortacının sorumluluğu başlamadan sigorta ettirenin sigortalının ve can sigortalarında lehtarın fiili etkisi olmadan temin edilen riskin gerçekleşme ihtimali kalmamışsa sigortacı prime hak kazanamaz.
  • Gerçekleşmiş riskler de sigortalanamaz. Bunun istisnası geçmişe etkili sigortadır, sigorta korumasının sözleşmesinin yapılış tarihinden önceki bir zamanda başlayacak şekilde addedilmesidir.

Sigorta Tazminatı/Sigorta Bedeli:

Sigorta bedeli poliçede gösterilir ve riskin gerçekleşmesi durumunda sigortacının ödeyeceği azami bedeli ifade eder. Sigorta tazminatı ise risk gerçekleştiğinde sigortacının fiilen ödediği meblağı ifade eder.

Meblağ sigortalarında sigorta bedeli aynı zamanda sigorta tazminatını anlatır yani meblağ sigortalarında sigorta tazminatı ve sigorta bedeli hep aynıdır. Mal ya da zarar sigortalarında ise sigorta bedeli ve tazminatı farklıdır. Çünkü burada sigortacı risk gerçekleştiğinde poliçedeki miktarı yani sigorta bedelini değil, sigorta ettirenin gerçek zararına tekabül edep meblağ yani sigorta tazminatını ödemekle yükümlüdür.

Sigorta tazminatı aynen ya da nakden, toptan ya da irad şeklinde ödenebilir. Ancak hayat sigortalarında işin niteliği gereği nakden ödenir.

Prim:

Sigorta primi sigorta ettirenin, sigortacının riski taşıma borcunun karşılığı olarak ödediği paraya denir. Sigorta priminin diğer adı sigorta ücretidir. Karşılıklı sigortada ise aidat ismini alır.

Prim ayrıca risk gerçekleştiğinde ödenecek tazminat ya da bedelin esasını teşkil eden paradır. TTK’ya göre primin nakit olarak ödenmesi esastır. Ancak ilk prim taksitinin nakit ödenmesi koşuluyla, sonraki taksitler için kambiyo senedi verilebilir. Ancak bu durumda primin senedin tahsil edildiği tarihte ödendiği kabul edilir.

Sözleşmede aksine hüküm yoksa primin toptan/peşin ödenmesi esastır. Sözleşmede aksi kararlaştırılabilir ve aylık/yıllık şeklinde ödeneceği kararlaştırılabilir. Prim iki kısımdan oluşur; bunlar safi prim ve sigorta yüküdür.

Safi prim ve sigorta yükü bir araya gelip ticari primi oluşturur. Ticari prim, sözleşme yapıldığında sigorta ettirenden alınan prim miktarıdır.

Sigorta Poliçesi:

Yapılan sigorta sözleşmesine göre her iki tarafın da sahip olduğu hak ve borçları gösteren temerrüde ilişkin hükümleri genel ve varsa özel şartları içeren sigortacı tarafından imzalanıp sigorta ettirene verilmesi gereken bir senettir.

Sigorta poliçesi bir kıymetli evrak değildir. Keza 645. maddeye göre kıymetli evrak öyle senetlerdir ki bunların içerdiği hak, senetten ayrı ileri sürülemeyeceği gibi senetten ayrı olarak devri de mümkün değildir.

Madde 646’ya göre bir kıymetli evrakın borçlusu eğer senet kendisine teslim edilirse ödeme ile yükümlüdür. Oysa sigortacıdan sigorta tazminatı ya da bedelinin ödenmesinin talep edilebilmesi için poliçenin ibrazına gerek yoktur.

Öte yandan poliçenin düzenlenmiş olması ne sigorta sözleşmesinin tamam olması için gereklidir ne de sigorta sözleşmesinin varlığını ispat için. Poliçe düzenlenmiş olmasa dahi bir sözleşmenin yapıldığı, genel ispat hükümlerine göre pekâlâ ispat edilebilir.

Sigortada Zamanaşımı

Sigorta sözleşmesinden doğan bütün talepler alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren 2 yıl, sigorta tazminatı ya da bedeline ilişkin istemler bakımından ise her halde riskin gerçekleştiği tarihten itibaren 6 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu maddede sigorta tazminatı alacakları için farklı bir zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Sebebi ise bu alacakların muacceliyetinin riskin gerçekleştiğinin sigortacıya bildirilmesine bağlanmış olmasıdır.

Nitekim sigorta ettiren ya da sigortalı gibi riskin gerçekleştiğini sigortacıya ihbarla yükümlü kişiler olay tarihinden çok sonra öğrenmiş olduğunda, örneğin 7 yıl sonra, sigortacı her zaman bir tazminat ödeme durumuyla karşı karşıya kalır. Bu nedenle kanun koyucu bu durumu menfaatler dengesine aykırı bularak muacceliyeti riskin gerçekleştiğine bağlı olan sigorta bedeli ve alacakları için ayrı, ikinci bir 6 yıllık zamanaşımı öngörmüştür.

Sorumluluk sigortaları için, sigorta tazminatına ilişkin talepler bakımından getirilen 6 yıllık zamanaşımı süresine bir istisna daha getirilmiş ve bu süre 10 yıla çıkarılmıştır. Buna göre sorumluluk sigortalarında sigorta tazminatına ilişkin talepler sigorta konusu olayın gerçekleşmesinden itibaren 10 yıl sonra zamanaşımına uğrar.

Bunun sebebi ise sorumluluk sigortalarında zararın gerçekleştiğinin tespitinin uzun zaman alabiliyor olmasıdır.

Özellikle asbest kaynaklı sigortalar böyledir. (Yıllar sonra hastalanmak) Zarar sigortalarında sigorta tazminat alacaklarının muacceliyeti md.1427’ye göre sigorta ettirenin riskin gerçekleştiğini sigortacıya bildirdiği tarihten 45 gün sonra muaccel olur.

Sigorta hukukuna ilişkin dava ve işlemlerin takibinin vekil aracılığıyla yürütülmesi hak kaybının engellenmesi için oldukça önemlidir. Ekin Hukuk Bürosu olarak sigorta hukuku alanında uzman avukat kadromuzla dava ve işlemlerinizi takip edebilmemiz için bizimle iletişim kurabilirsiniz.

Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu