Borçlar Hukuku Genel Hükümler

Borçların Üçüncü Kişilere Etkisi

Borçların üçüncü kişileri etkisini aşağıdaki gibi açıklayabiliriz.

Üçüncü Kişinin Fiilini Üstlenme

Üçüncü kişinin fiilini üstlenme hususu 818 sayılı borçlar kanununda üçüncü kişinin fiilini taahhüt olarak adlandırılırken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda ise üçüncü kişinin fiilini üstlenme olarak adlandırılmıştır.

Üçüncü kişinin fiilini taahhüt kurumunda borçlu alacaklıya karşı sözleşmenin tarafı olmayan bir üçüncü kişinin vermeye yapmaya da yapmama şeklindeki bir edime ilgili alacaklıya karşı yerine getireceğini taahhüt eder.  Bu durumda garanti sözleşmesine benzer bir durum mevcuttur.

Üçüncü Kişinin Fiilini Üstlenmenin Hükümleri

Üçüncü kişinin edimini taahhüt eden, üçüncü kişi taahhüt edilen edimi yerine getirmezse karşı tarafın bu sebeple uğradığı zararı tazmin etmekle yükümlü olur. Bu durumun bir istisnası vardır eğer taahhüt eden taahhüt alana karşı üçüncü kişi edimi ifa etmediği o halde üçüncü kişinin edimini kendisinin yerine getireceğini ya da zarardan bağımsız ve onu geçebilecek bir miktar para ödeyeceğini taahhüt etmiş ise bu kuralın uygulanabilmesi mümkün değildir

Türk Borçlar Kanununun 603. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinin şekline ilişkin hususlar diğer kişisel teminat sözleşmeleri açısından uygulanacağından üçüncü kişinin fiilini taahhüt işleminin teminat amacıyla yapıldığı tüm hallerde taahhüt edenin sorumluluğunun üst sınırının üçüncü kişinin fiiline taahhüdü ilişkin işlemde onun el yazısıyla gösterilmesi şartı aranır.

Üçüncü Kişinin Edimini Taahhüt İle Kefalet Arasındaki Farklar Nelerdir?

Üçüncü kişinin edimini taahhüt ile kefalet arasında bazı farklar vardır.

Bu farklar aşağıdaki gibidir.

  • Kefalet sözleşmesi asıl borcun fer’i niteliğindedir. Asıl borç gereksiz olunca ortadan kalkınca kefalet sözleşmesi de ortadan kalkar. Ancak üçüncü kişinin fiilini taahhüt varsa dahi üçüncü kişiyle taahhüt alan arasında borç ilişkisinden bağımsızdır.
  • Kefil ödeme yaptığı oranda borçluya karşı alacaklının haklarına halef olur ancak üçüncü kişinin fiilini taahhüt durumunda böyle bir halefiyet söz konusu değildir.
  • Kefil için alacaktım ödemeye ilişkin talebi üzerine asıl borç ilişkisinden doğan defi ve itirazları alacaklıya karşı ileri sürmek hakkına ve yükümlülüğüne sahiptir fakat üçüncü kişinin fiilini taahhüt de taahhüt eden taahhüt alana karşı onunla üçüncü kişi arasındaki sözleşmeden doğan defi ve itirazları ileri sürme hakkına sahip Değildir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 603. maddesine göre kefaletin şekline kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler gerçek kişilerce kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanır. Bu sebeple üçüncü kişinin fiiline taahhüt içeren sözleşmenin de artık nitelikli yazılı şekle tabi olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

Üçüncü Kişinin Edimini Taahhüt İle Kefalet Arasındaki Farklar Nelerdir?

Üçüncü Kişi Lehine Sözleşme

Borçlar Hukukuna egemen olan temel ilkeler arasında da belirtilmiş olduğu üzere sözleşmenin taraflarının anlaşarak üçüncü kişi aleyhine borç yaratması söz konusu olmaz. Fakat sözleşmenin tarafları sözleşmeye taraf olmayan bir üçüncü kişi lehine hak ve bu çerçevede bir alacak hakkı yaratabilmektedir.

Bu tür sözleşmelere üçüncü kişi yararına sözleşme adı verilir ve üçüncü kişi yararına sözleşmeler Türk borçlar kanununun 129 uncu maddesinde hükme bağlanmıştır. Üçüncü kişi yararına sözleşme satış eser kira gibi bir sözleşme çeşidi değildir.

Üçüncü Kişi Lehine Sözleşmenin Türleri

Üçüncü kişi yararına sözleşme TBK m. 129 da düzenlenmiş olup üçüncü kişinin üçüncü kişi yararına edim borcu altına giren kişiler bu edimin yerine getirilmesini talep edip etmemesine göre tam üçüncü kişi yararına sözleşme ve üçüncü kişi yararına sözleşme olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.

Tam üçüncü kişi yararına sözleşmede hem sözleşmenin tarafı olan alacaklı hem de üçüncü kişi ifayı talep etme yetkisine sahiptir. Eksik üçüncü kişi yararına sözleşmede ise lif edimin ifası ve sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı talep edebilmektedir.

Üçüncü Kişi Yararına Sözleşmenin Hükümleri

Üçüncü kişiye halinde sözleşmenin hükümleri tam üçüncü kişi yararına sözleşmenin hükümleri ve üçüncü kişiler halinde sözleşmenin hükümleri olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Tam Üçüncü Kişi Yararına Sözleşmenin Hükümleri

Tam üçüncü kişi yararına sözleşmede üçüncü kişi tarafı olmadığı bir sözleşme aracılığıyla edimin kendisine ifa edilmesini talep etmeye ilişkin bir alacak hakkı edinmiş olur. Bu kapsamda üçüncü kişi ve ona halef olanlar edimin ifasını taahhüt edenlerden talep edebilmektedir. Ancak sözleşmenin tarafı olan taahhüt ettiren de alacaklardır ve bu durum önemli bir husustur. Bu şekilde tam üçüncü kişi yararına sözleşmede hem üçüncü kişi hem de taahhüt ettiren alacak hakkına sahip olur.

Edimin ifasını talep edilmesi üzerine taahhüt eden talepte bulunan ister taahhüt ettiren ister lehtar olsun tam üçüncü kişi yararına sözleşmeden doğan savunmaları ile sürebilir ve üçüncü kişinin şansına sahip olduğu savunmaları da üçüncü kişiye karşı ileri sürebilir.

Tam üçüncü kişi yararına sözleşmede sözleşmenin tarafı olan taahhüt ettiren aksi sözleşmede kararlaştırılmış olmadığı sürece üçüncü kişi ya da olanların edimi kabul edeceklerini bildirmelerine kadar alacak hakkı üzerinde tasarruf edebilir. Fakat üçüncü kişi edimi kabul ettireceğine bildiği andan itibaren alacak hakkı üzerinde tasarruf etme yetkisi üçüncü kişiye geçer bu durumdan sözleşmenin tarafı olan alacak üzerinde bu andan sonra tasarrufta bulunamaz.

Eksik Üçüncü Kişi Yararına Sözleşmenin Hükümleri

Üçüncü kişi yararına sözleşme de alacaklı sıfatı sadece sözleşmenin tarafı olan taahhüt ettirene ait olur bu kapsamda ilgili kişinin alacak hakkı kurularak edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini talep edebilmeye ilişkindir. Buna karşın üçüncü kişi tam üçüncü kişi her anne sözleşmesinden farklı olarak alacaklı sıfatına sahip olmaz. Talep yetkisi bu kapsamda sadece sözleşmenin tarafı olan taahhüt ettirene ait olur.

Üçüncü kişi yararına sözleşmede alacaklı sıfatıyla tek başına sahip olan taahhüt ettiren edimin üçüncü kişiyi fazlasına kadar her zaman alacak hakkı üzerinde tasarruf edebilmektedir kapsamda edimin kendisine ifade edilmesini isteyebilir ya da alacak hakkını devredebilir ya da taahhüt eden ibra edebilir.

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Ezgi DEMİROCAK

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu