Ceza Muhakemesi Hukuku

Ceza Muhakemesinin Temel İlkeleri Nelerdir?

Ceza Muhakemesi Hukukuna Hakim İlkeler;

  • Davasız Yargılama Olmaz İlkesi
  • Ceza Davasının Kamusallığı İlkesi
  • Maddi Gerçeğin Araştırılması İlkesi
  • Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
  • Doğrudanlık İlkesi
  • Sözlülük-Yazılılık İlkesi
  • Aleniyet İlkesi
  • Kamu Davasının Mecburiliği İlkesi
  • Hukuk Devleti-Oranlılık İlkesi
  • İnsan Haysiyetinin Dokunulmazlığı İlkesi
  • Adil Yargılanma İlkesi
  • Bağımsız Ve Tarafsız Hâkim İlkesi
  • Özel Hayatın Gizliliği İlkesi
  • Masumiyet İlkesi olarak sıralanabilmektedir. Ceza muhakemesi hukukunun anlaşılabilmesi açısından bu ilkeleri ayrı ayrı incelemekte fayda vardır.

Davasız Yargılama Olmaz İlkesi Nedir?

Davasız yargılama olmaz ilkesi gereğince yargılama makamı kendiliğinden harekete geçememektedir. İddia makamı düzenleyeceği iddianame ile uyuşmazlığı mahkemenin önüne getirmelidir. Yargılama ancak hakkında iddianame düzenlenen kişinin iddianamede belirtilen eylemi ile sınırlı olarak gerçekleştirilebilmektedir. Yani iddianamede bulunmayan kişi veya konu hakkında yargılama yapılması hukuka aykırıdır.

Davasız yargılama olmaz ilkesinin istisnaları ise şunlardır:

  • Ceza Muhakemesi Kanununun 272. maddesine göre; “İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re’sen incelenir.” Bu durumda talepte bulunulmaksızın istinaf mahkemesi tarafından kendiliğinden inceleme yapılması söz konusudur.
  • Ceza Muhakemesi Kanununun 306. maddesine göre; “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.” 

Ceza Davasının Kamusallığı İlkesi Nedir?

Ceza davasının kamusallığı ilkesi ile anlatılmak istenilen kamu davasının açılmasının ve yürütülmesinin devletin görevi olmasıdır.  Ceza davasının kamusal olması suçtan zarar görenin failin cezalandırılıp cezalandırılmamasına ilişkin iradesinin önemsiz olması sonucunu doğurmaktadır. Yani suçun mağduru suçu görevli makamlara ihbar veya şikayet etmese dahi makamlar suç haberini aldığında soruşturmaya başlamak durumundadır.

Ceza Muhakemesi Kanununda ceza davasının kamusallığının iki istisnası bulunmaktadır.  Bunlar;

  • Şikayete bağlı suçlar: Soruşturulması veya kovuşturulması şikayete bağlı suçlarda suçtan zarar görenin şikayette bulunmaması halinde savcılık makamınca soruşturma işlemleri gerçekleştirilemez.
  • İzne bağlı suçlar: Soruşturulması veya kovuşturulması izne bağlı suçlarda bu şartın gerçekleşmemesi halinde soruşturma yürütülerek iddianame düzenlenmesi mümkün değildir.

Maddi Gerçeğin Araştırılması İlkesi Nedir?

Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğe ulaşılmasıdır. Yani ceza muhakemesi şekli gerçek ile ilgilenmemektedir. Bu ilke gereği mahkemeler işin esasını bizzat araştırmaktadır.

Söz konusu ilke ile bağlantılı olarak ceza muhakemesi hukukunda kanıt serbestliği ilkesi mevcuttur. Ceza davalarında hüküm kesinleşinceye kadar taraflar her aşamada delilleri sunabilecekleri gibi mahkeme de re’sen araştırma yapabilmektedir.

Ancak kanıt serbestliği bulunsa da maddi gerçekler araştırılırken delil yasaklarına dikkat edilmesi gerekmektedir.

Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi Nedir? (İn Dubio Pro Reo)

Ceza muhakemesi hukukunun en önemli ilkelerinden biri şüpheden sanık yararlanır yani in dubio pro reo ilkesidir. Şayet ispat konusunda bir husus hakkında kesinlik mevcut değilse bu durumda sanık lehine karar verilmesi gerekmektedir. Ceza muhakemesinde amaçlanan maddi gerçeğin yani fiilin sanık tarafından işlenip işlenmediğinin tespitidir. Bu ilke gereğince de söz konusu fiilin sanık tarafından işlendiği şüphesiz şekilde sabit olmadığı takdirde beraat kararı verilmelidir. Yani ceza muhakemesinde şüphe bulunduğu halde mahkumiyete hükmedilmesi mümkün değildir. Şüpheden sanığın yararlanması evrensel bir ceza hukuku ilkesi olup masuniyet karinesinin özel bir görünüş biçimdir.

Ceza muhakemesinde şüpheli veya sanık suçsuz olduğunu ispatlamakla yükümlü değildir. İddia makamı faili ve suçun işlendiğini ispat etmekle yükümlüdür.

Doğrudanlık İlkesi Nedir?

Doğrudanlık ilkesi, yargılamayı yürüten hakimin doğrudan doğruya delilleri toplamasını yani sanığı, mağdur, tanık ve bilirkişiyi dinlemesini, keşfi yapmasını ve söz konusu delilleri değerlendirerek hükmü vermesi anlamına gelmektedir. Yargılama yapan hakim ile hüküm veren aynı hakim olmalıdır. Hakimin delillerin toplanmasını başkasına devretme yetkisi bulunmamaktadır.

Doğrudanlık ilkesinin istisnaları ise şunlardır: İstinabe ve naiplik.

Sözlülük-Yazılılık İlkesi Nedir?

Sözlülük ilkesi kovuşturma aşamasında söz konusu iken soruşturma evresinde ise yazılılık ilkesi söz konusudur. Sözlülük ilkesi doğrudanlık ilkesi ile bağlantılı olup duruşma sırasındaki tüm ceza muhakemesi işlemlerinin sözlü olması gerekmektedir. Özellikle sanığın sorgusu ve delillerin dinlenmesi sözlü yapılmalıdır.

Yazılılık ilkesi ise, muhakemede yazılı olarak bildirilen hususların kararı etkilemesi olarak açıklanabilmektedir.

Aleniyet İlkesi Nedir?

Aleniyet ilkesi ceza muhakemesi işlemlerinin herkesin girebileceği yerlerde gerçekleştirilmesi ve tutanakların ilgililere açık olması anlamındadır. Hukuk devletinin sonucu olan bu ilke halkın demokrasiye olan güvenini arttırmaktadır.

Ceza Muhakemesi

Türk hukukunda kovuşturma aşaması toplum bakımından aleni şekilde gerçekleştirilmektedir. Bu durumda aslolan mahkemelerde duruşmaların herkese açık yapılmasıdır. Duruşmaların kapalı yapılması ise ancak kanunun açıkça öngördüğü durumlarda söz konusu olabilir.

Ceza Muhakemesi Kanununun 182. maddesine göre; “Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir. Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır.” Ayrıca sanık 18 yaşını doldurmamış ise bu durumda da duruşmalar kapalı olarak gerçekleştirilmektedir.

Kamu Davasının Mecburiliği İlkesi Nedir?

Kamu davasının mecburiliği ilkesi ile anlatılmak istenilen suçun işlendiği konusunda yeterli delilin bulunması halinde iddianame düzenlenmesinin zorunlu olduğudur. Bu ilkenin karşıtı ise maslahata uygunluk ilkesidir. Bu ilke kamu davasının açılmasını Cumhuriyet savcısının takdirine bırakmaktadır. Söz konusu ilkede savcı yeterli delili elde etmiş olsa bile iddianame düzenlenerek dava açılmasının kamu yararına uygun olup olmadığını tespit etmesi gerekmektedir.

Ceza muhakemesi hukukunda kamu davasının mecburiliği ilkesinin iki istisnası bulunmaktadır. Bunlar:

  • Ceza Muhakemesi Kanununun 171. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebilir. “
  • Ceza Muhakemesi Kanunun 171. maddesinin 2. fıkrasına göre; “Uzlaştırma ve önödeme kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, Cumhuriyet savcısı, üst sınırı üç yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören veya şüpheli, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.”

Hukuk Devleti-Oranlılık İlkesi Nedir?

Hukuk devleti ilkesi ceza muhakemesinde tüm insan hakları prensiplerinin kaynağı durumundadır. Hukuk devleti ilkesi gereğince tüm ceza muhakemesi işlemlerinin hukuka uygun şekilde yürütülmesi gerekmektedir.

Oranlılık ilkesi; “ceza muhakemesi işleminin yapılması ile sonucunda beklenen yarar arasında oran bulunması” olarak tanımlanmaktadır.

İnsan Haysiyetinin Dokunulmazlığı İlkesi Nedir?

Anayasanın 17. maddesinin 3. fıkrasında; “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz” düzenlemesine yer verilerek insan haysiyetinin önemi vurgulanmıştır.

İnsan haysiyeti kişinin hür iradesi olarak ifade edilebileceği gibi söz konusu irade dokunulmazdır. İnsan haysiyeti vazgeçilmez bir değer olup Ceza Muhakemesi Kanunu açıkça insan haysiyetine aykırı bir işlemin yapılmasına rızayı geçersiz saymaktadır.

Adil Yargılanma İlkesi Nedir?

Adil yargılanma ilkesi ile ceza muhakemesi işlemlerinin irade serbestliğini engelleyen veya savunmayı etkileyen şekilde yapılmaksızın hukuk devleti ilkesi uyarınca gerçekleştirilmesi anlatılmaktadır. Yani ceza muhakemesi yargılamasında şüpheli, sanık ve mağdurun hakları korunmaktadır. Adil yargılanma hakkı temelini ise Anayasanın 36. maddesinden almaktadır.

Ceza muhakemesi yargılaması kapsamında adil yargılanmadan bahsedilebilmesi için bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılamanın gerçekleştirilmesi, yargılamanın makul sürede tamamlanması, yargılamanın aleni gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Bağımsız Ve Tarafsız Hâkim İlkesi Nedir?

Mahkemenin bağımsız ve tarafsız olması adil yargılanma ilkesinin yansıması niteliğindedir. Hakimlerin bağımsızlığı ile kimseden emir almayarak özgürce karar vermeleri anlatılmaktadır. Hakimin bağımsızlığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 10. maddesinde; Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Hakimin tarafsızlığı ise hakimin taraflara eşit mesafede olmasını, objektif davranarak uyuşmazlığı çözüme ulaştırmasını ifade etmektedir. Demokratik toplumlarda sanıkta mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı sebebiyle güven duygusu oluşması gerekmektedir.

Masumiyet İlkesi Nedir?

Masumiyet ilkesi ceza muhakemesi hukukunda sanığın haklarını koruyan bir ilkedir. Suç ile itham edilen kişilerin suçluluğu sabit olana kadar herkes suçsuzdur. Bu ilkenin temelinde lekelenmeme hakkı bulunmaktadır.

Suçsuzluk yani masumiyet karinesi, sanığa mahkemelerin tarafsızlığı hususunda garanti veren, onun kusuru ispat edilmeden önce suçlu muamele görmesini önleyen bir ilkedir.

Masumiyet İlkesi Nedir?

Bu ilke kapsamında sanığın suçluluğu ile ilgili delilleri getirmek kovuşturmayı yapana yargılama makamına düşmektedir. Eğer delil getirilemezse beraat kararı verilmesi zorunludur. İspat görevi iddia eden tarafa düşmekteyse de savcı araştırmasını hukuk devleti ilkesinin gereği olarak sanığın lehine olan hususları da kapsayacak şekilde yapmak zorundadır

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Ezgi YÜCEL

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu